"Cidden mi?" Demişti Nayeon hayretle. İş yerindeyken yakın arkadaşımla konuşmak iyi geliyordu. Ona Bayan Hwasanın beni sürekli kontrol etmesinden bahsediyordum. Nayeon da duyduğu her cümlede daha da şaşırıyordu. "Maalesef öyle" demiştim derin bir nefes alarak. Eksik mücevher kargoları birazdan geleceği için nayeonla olan görüşmemi sade bir vedayla kapatıp ceketimi üzerime geçirecektim. Ayaklandığım anda kapı çaldı.
"Girebilirsiniz"
Kim Jisoo. Elinde ve arkasındaki çalışanların elinde kargo kutuları. Kargolar erken mi gelmişti? Zamanında hazırlanıyordum oysaki
"Şuraya bırakın lütfen" naif sesiyle söylemişti Kim Jisoo. Çalışanlar hareketlendikçe gözlerim yer değiştiriyordu. Çalışanlar her kutuyu kaba bir şekilde koyduktan sonra sonunda çıktılar ve biz baş başa kaldık. Kim Jisoo bakışlarını yerden aldı ve dudaklarını araladı.
"Bayan Jennie kargolar çoktan gelmişlerdi çalışanları direkt laboratuvara yönlendirmeniz gerekiyordu ama yoktunuz, haberiniz olması için bu odaya getirdim." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Onda garip bir şeyler vardı ve sanki yaninda konuşmaya başlasam saçmalayacakmışım gibi geliyordu. Korkuyordum.
"Niçin gözlerime bakmıyorsunuz?" İşte bu soruyu beklemiyordum. Duyduğum cümle ile onun göremediği gözlerimi büyüttüm. Bu sırada akrep ve yelkovan aç canavarlar gibi zamanı sömürmekle meşguldü. Ağır ağır başımı kaldırdım ve yine gözlerine bakmadan yanıtladım onu. "Bu tür şeylerden hoşlanmam" Ne oluyor bana? Kim Jisooyla ilk günümden gariptim. Dağınıktım, aklım bulanıktı. Toparlanmalıydım yoksa Bayan Hwasanın gözünde bir değerim olmayacaktı. Dudağının sağ üst kısmı kıvrıldı ve öyle olsun der gibi baktıktan sonra odadan çıktı. Bir gelen kargolara bir de az önce Kim Jisoonun izinin kaldığı kapıya bakıyordum. Tzuyuyu arayıp kutuları laboratuvara gönderdim.
...
Hem işimi yapmayı hem Kim Jisoo hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum ama gizli bir kutuydu sanki. Kendisini kapatmıştı ve anahtarda kendisindeydi. Sadece kendi kendini anlayabiliyordu bence. Koltukta hareketlenip bir yandan da bizim şirketin neler yaptığını öğrenmeye çalışıyordum. Bayan Hwasanın bahsettiği o güzel seti yapıyor olmalıydılar. Bayan Hwasayla bu konu hakkında konuşmam gerekiyordu. Bilgisayardan set çıkışının tarihine bakacakken kapım çalındı. Sanki gizli bir şey yapıyormuşum gibi irkildim.
"Girin" dedim.
İçeri tzuyu girmişti. Artık bu odaya çok girip çıktığından alışmıştım ama her dediği lafta tedirgin oluyordum.
"Bayan Jennie, Jisoo hanım sizi odasında bekliyor"
Eh artık bunala alışmam gerekiyordu. Hem bu bir fırsattı ona Bayan Hwasa ile ilgili sorular soracaktım. Kafamı salladıktan sonra odamdan çıkıp Kim Jisoonun odasına yol aldım. Kapının önüne geldiğimde nezaket gereği kapıyı tıklattım ve cevabı beklemeden kapıyı aralayıp geçtim. Onunla göz göze gelmiştik. Kömür gözlerine soluk ifadeyle bakarken konuşmaya başladım. "Beni çağırmışsınız" Dedim. "İnternettekini gördün mü?" Diye yanıtladı beni. Neyi görmüş müydüm? "İnternete çok girme fırsatım olmadı, neyden bahsettiğinizi anlamadım" internete giriyordum ama laf uzamasın diye böyle bişey uydurmuştum. İç geçirdi kömür kadın. "Yeop şirketi yeni bir set çıkarıyor" ben bunu zaten biliyordum. "Tarihi 19 Mayıs, o tarihte bende bir şeyler yapacağım" işte bu güzel bir kozdu. Bayan Hwasa bunu söylediğimde çok sevinecekti. "Neden aynı tarih? Onlardan daha önce çıkaralım?" Demiştim gülümseyerek. "Onlardan önce yaparsak unutulur ama aynı tarihte çıkarırsak onlar unutulur. Sonuçta magazin sayfaları ikimizide aynı anda yayınlayamazlar" cidden etkilenmiştim. Kim Jisoo beni bir kez daha büyülemişti ama asıl önemli olan ne yapmak istediğiydi. "Bir takı setinden çok daha iyi bir şey lazım" demiştim. Onların tarafında gibi gözükmem gerekiyordu. "Evet, aklımda bir şeyler var ama nasıl olacağını tahmin edemiyorum" kaşlarımı çattım. "Mücevherlerden bir elbise yapacağız" Ney? Bu bir setten çok daha fazlaydı ve aşırı iddalıydı. "Senden isteğim yarın getirteceğim terzi için onlarca elbise modeli çıkarman. Kalın askılı mücevherlerin sığabileceği boyutta elbiseler. En iyisi olacağız"
...
Eve geldiğim gibi eşyalarımı asarak telefonumu alıp odama geçmiştim. Kişilerden Bayan hwasayı bulup arama tuşuna bastım. Telefon çaldı çaldı ve en sonunda açıldı.
J: iyi akşamlar Bayan Hwasa. Bir olay var. Dedim ve duraksadım. Bir dakika. Bayan Hwasaya herşeyi anlatmama gerek yoktu. Birazını anlatacak hem Bayan Hwasanın gözünde değerim olacak hemde ondan nefret ettiğim için onu bazı bilgilerden mahrum bırakacaktım. Olayın özetini kafamda tartarken kulağımdaki telefondan bir ses geldi.
H: Vay anlat bakalım seni dinliyorum.
J: Sizin mücevher seti çıkaracağınız gün sizi unutturmak için Kim Jisooda bir şeyler çıkarmayı planlıyormuş.
H: büyük lokma yemesin sonrada böyle konuşmasın. Bir şeyler çıkarabilmesi için sadece bir haftası var yazık. Acıdım doğrusu ama herneyse. Sen ne yapacağını öğrenmeye çalış mühim olan o. Görüşürüz Jennie.
Yine suratıma kapanmıştı ama işlemiyordu artık. İyiki her şeyi tam söylememiştim. Yatağıma oturdum ve instagrama dün çektiğim fotoğrafı post olarak attım.@jennierubyjane
🕶
Gülümsedim. Burası benim mekanımdı ve kişiliğimi yansıtıyordum. Ana sayfamda dolanırken bir bildirim geldi.
@soyaaa_ gönderinizi beğendi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hopeless case/Jensoo
FanfictionKim Jennie çalıştığı Yeon şirketinde Bayan Hwasa'nın gizli silah olarak gönderdiği rakip şirkete gider. Kim Jisoo'yu alt etmek için gitmiştir ama gözlerinin bakarken yanacağı bir çift kömür gözler vardır. İhanet, umutsuz vaka, aşk ve smut.