WWW.BOMBABOMBA.COM
BASLAYALİM BİCHESBazen kendinizi olduğunuz yere ait olmadığınıza inandırırsınız. Oraya ait olsanız bile aklınızı dinler ve kendinizi sonunu bilmediğiniz eşşiz yollarda sürünürken bulursunuz. Ben bunu küçüklüğümden beri yaşıyordum.
Annemin en güvendiğim yerde intihar ettiğini öğrendiğimden beri kendimi saçma sapan yollara sokmuş, aklımı kaybetmiştim. Onu dinlediğimi sanıyordum ama aslında iyi hissedene kadar yer değiştiriyordum.
Çözmek istediğim tek bir şey vardı. Kimseden cevap alamıyordum. Sanki ağızları olağan üstü bir mühürle sabitlenmiş, cızırtılı fermuar sesiyle hızla kapanan basit bir çantaydı ama benim için sözcükler çok fazla önemliydi. Öğrenmek istediğim tek şey beni annemin olduğu yerden sürükleyen kadının kim olduğuydu.
Küçücük bir çocuğun aklıyla oynamıştı. Evet, belki yalan söylememişti ama yinede faydalanmıştı benden. Bu bile rahatsız ediciydi. Sonunda vücudumu hareket ettirip asıl olduğum yere odaklanabildim. Şirketin önündeki banklardaydım. Bir simit almış bu günkü kahvaltımı burada yapmak istemiştim. Jisoo ile fotoğrafımızın çekildiği yere baktım. Bayan hwasanın çığlıkları beynimde yankılanıyor sanki bir film sahnesini tekrar tekrar oynatıyordum. Hak etmemiştim işte. Hak etmemiştim onun o iğrenç sözcüklerini. Gözlerini, kelimelerini, derin bir iz bırakan bakışlarını sevmiyordum.
Simiti sardığım peçeteyi yanımdaki çöpe atıp ayağa kalktım. Artık şirkete gitmeliydim. Yapamam gereken işler vardı. Ayrıca bu gün Nayeonu arayacaktım ki ondan uzun süredir şüpheleniyordum zaten. Her akşam anlatmaktan huzur bulduğum dertlerimi Jisoo ile basına çıktığımızdan beri hatta o mesajı aldığımdan beri beni aramıyordu. Oldukça garipti ama ben bunu iş temposuna veriyordum. Yeni mücevher seti oldukça büyük çalışma gerektirirdi. Çantamı aldım ve kartımı hazırlayarak kapıdan içeriye geçtim. Kafeteryayı ardımda bırakarak asansörü beklemeye başladım. Bakışlarım aşağıya doğru olduğu için yanımda birinin olduğunu fark etmemiştim. Ama çok güzel çok çok güzel bir ses bana "günaydın Jennie" dediğinde işler farklıydı. Başımı kaldırdığımda jisoo'yu yanımda gördüm.
"Ah, günaydın bayan Jisoo. Bağışlayın fark etmedim" diyerek af diledim. Neden olduğunu bilmiyordum ama özür dileme ihtiyacı duymuştum. Asansör geldiğinde ikimizde içeriye geçtik. Aynı kata gideceğimizden düğmeye Jisoonun basmasında bir sakınca görmedim. "Bir şey demek istiyorum jennie" artık bakışlarım değil tamamım ona dönüktü.
"Hani sen bana bayan Jisoo diyorsun ya"
"Hıhı"
"Diyorum ki bayan lafını kaldırsak. Sadece Jisoo desek?"Neden benden ona sadece Jisoo dememi istiyordu ki?
"Ama siz benim patronumsunuz. Bu saygısızlık olur"
"Yaa.."Son kelimesinde başını öne eğmiş. Kömür gözlerini benden çekmişti. O kadar eşşiz görünüyordu ki. Kendinizi ona bakarken bile kaybedebilirdiniz. Asansörün geldiğini belli eden sesi yankılandığında, yaslandığım yerden doğruldum. İkimizde kapının açılmasını bekledik ve birbirimize bakmadan ilerledik. Odama girdiğim anda her şeyimi yerleştirip kendimi koltuğa attım. Bilgisayarı açıp maillerime baktıktan sonra bir kaç mücevher sipariş edip telefonuma uzandım. Nayeonun numarasını bulduğumda hiç durmadan aradım. Telefon çalıyordu ama açan olmuyordu.
Aslında bir daha arayacaktım ama sonra şirkette nayeonun arkadaşı jeon'u aramak aklıma geldi. Bir hışımla onu aradıktan sonra nihayet tiz bir ses duyulmuştu.
-Merhaba, Jennie?
-buradayım buradayım. Jeon şey ben nayeonu arıyorum arıyorum açmıyor. Ona sormam gereken şeyler varda
-Nayeon telefon numarasını değiştirdiği için açmıyor. Daha eskisini kapattıramadığı içinde sen aradığın zaman öylece çalıyor. Dur yeni numarasını söylüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hopeless case/Jensoo
FanfictionKim Jennie çalıştığı Yeon şirketinde Bayan Hwasa'nın gizli silah olarak gönderdiği rakip şirkete gider. Kim Jisoo'yu alt etmek için gitmiştir ama gözlerinin bakarken yanacağı bir çift kömür gözler vardır. İhanet, umutsuz vaka, aşk ve smut.