Rose'danJisoo'nun tarif ettiğim yere geldiğimde duraksadım. Evine gireceğim kız bir ajandı ve ben gerekli önlemleri aldığımdan emin değildim.
Telefonumu cebime koydum. Şirket kartım, cüzdanım ve diğer değerli eşyalarım arabamdaydı.
Bunu en yakınım Lalisa'dan sonra, çocukluğum, ruhum olan kişi için yapacaktım ve başıma gelecek hiç bir şeyden pişman değildim.
Çevrem benim gibi bir insanın birisine ön yargılı yaklaşabileceğine ihtimal bile vermez. Lakin karşımdaki Hwasa için çalışan Jennie ise işler değişir. Benim aptal arkadaşımda o kıza aşık olur.
Hwasa üçümüzde liseden beri çok şey çektirmişti. Jisoo bunların en başındaydı ama Lalisa'nın kaşını patlatmış, benim boğazımı kızlar tuvaletinde elinin izi çıkana kadar sıkmıştı. Gerçi Lalisa'nın bu hırçın karakteri olmasaydı belki kaşı patlamazdı ama..
Gülümsedim. Kısa bir süre sonrada neden burada olduğumu hatırlayarak Lalisa'yı düşünmeyi bıraktım. Güzel zamanlar değildi.
İçimdeki susmayan iyi niyetim, Jennie'nin suçsuz olabileceği ihtimalini bağırsada umarım demekle yetinerek apartmanın önüne geldim.
4. Kat'ın ziline bastığımda kapı beklediğimden daha erken açıldı. Hızla önüme gelen basamakları çıkmaya başladım.
Biten merdivenler sonunda Jennie'nin olduğunu tahmin ettiğim kapının önünde durdum. Saat 14:23 tü ve Jennie'nin evde olmaması için sebep yoktu. Elimi kapıya bir kaç kez vurdum.
Tahmin ettiğim gibi adım sesleri yükseldi, yaklaştı. Kahverengi ceketimi düzeltip pantolonumun cebinden telefonumu çıkardım. Ses kaydını açıp cebime geri koydum. Bu sırada bana delikten baktığına emin olduğum Jennie şaşırmış olmalı ki kapının açılma sesi oldukça geç geldi.
Bana bakan Jennie'de son gördüğümden bu yana gerçekten fark vardı. Dudakları kurumuştu, gözlerinin altında ufak siyahlıklar belirmişti ve teni çok solgundu. Uzunca yüzünü izledim. Şaşkınlıktan gözleri açılmış yüzünü.
"Beni beklemediğini biliyorum ama 2.5 dakikadir dikiliyorum. Al bi içeri istersen. Hayrına geldim"
Jennie dahada anlamsız gözlerle bakmaya başlayınca onun sağından sıyrılıp eve girdim.
"Uyumamışsın" dedim.
"3 gündür"
Kaşlarımı çatarak ona baktım. Üzerinde beyaz oversize bir t-short altındada dizlerine gelen siyah bir şort vardı.
"3 gündür uyumuyor musun?"
Ses kaydına daha iyi yansısın diye resmen bağırarak konuşuyordum. Sesimi incelterek Jennie'den cevap gelmesini bekledim.
"Bazen gözlerim kapanıyor. Uyuyakalıyorum ama çok uzun sürmüyor."
Başımı salladım. Aramızda sanki hiç bir şey olmamış gibi konuşmamız ikimiz içinde şaşırtıcıydı.
Karşılıklı koltuklarda gözlerimiz birbirine değerken artık konuyu açmam gerekiyordu.
"Bana bir şeyler söyle. Küçüklüğünden beri, ne hatılıyorsun?"
Amacım onun iyice açılmasını sağlayarak Hwasa'nın hayatına tam olarak ne zaman girdiğini öğrenmekti. Tabii bu taktiği bir ajana denemem komik kaçıyordu ama ben bir ajan değildim. İhtimallere göre hareket etmek zorundaydım.
"Annem yok. İntihar etti ama nedenini hiç bir zaman bilemedim. Babam geliri yüksek birisiydi. Onlara çoğu zaman bayan kim ve bay kim dediğimiz için çoğu zaman adlarını bile kullanmıyorum. Babamla görüşmüyoruz. Küs değiliz veya şahsi bir sebebimiz yok yollarımız denk gelmiyor. Farklı bir şehirde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hopeless case/Jensoo
FanfictionKim Jennie çalıştığı Yeon şirketinde Bayan Hwasa'nın gizli silah olarak gönderdiği rakip şirkete gider. Kim Jisoo'yu alt etmek için gitmiştir ama gözlerinin bakarken yanacağı bir çift kömür gözler vardır. İhanet, umutsuz vaka, aşk ve smut.