Bir kaç kelimeden oluşan sıradan bir sözcük. Benim için ise kalbimin kesilmesine neden olan bir kaç sözcük.Jisoo'nun ağzından o kelimeler çıktığından beri güzel dudaklarıyla adeta beni kendine davet etmişti. Gel demişti bana. Gel ve gör beni
Evimin yakınlarındaki bir kafede oturup maillerimi okuyordum ama hiç bir şeye odaklanamıyordum bile. Aklıma Jisoo'nun sözünden başka bir şey gelmiyordu. Peki ya İtalyancayı nereden biliyordu? Bana bunu söylemek için çok çabalamış mıydı? Peki ya gerçekten acı verecek kadar güzel miydim? Delirmeden mesajlarımı okumaya devam ettim.
En sonunda maillerimden çıkıp chess cake almaya yöneldim. Siparişimi verdikten sonra oturduğum masada büyük bir keyifle tatlımdan yedim.
Koltuğumun yanında titreyen telefonumla doğruldum. Elimi telefonuma uzattığımda bana yazanın Bayan Hwasa olacağını sanmıştım ama yazan kişi Jisoo'dan başkası değildi.
Bayan Hwasa yine bilinmezliği oynuyordu. Ama biliyordum. O hiç bir zaman benim yanımdan ayrılmazdı.
Heyecanla mesaja tıkladım. Sohbet sayfamız açılır açılmaz yüzüme bir gülümseme yayıldı.
KimJisoo:
Sen ve ben. Herhangi bir yerde?JennieKim:
Sen ve ben şu anda benim oturduğum kafede?KimJisoo:
Olur Jennie KimJennieKim:
Bir konum paylaştı*Artık bu tür buluşma isteklerine alışmıştım. Ayrıca zaten son zamanlarda kendimi yanında bulduğum tek kişi Jisoo'ydu.
———
Jisooyu hızla yanıma yaklaşırken gördüğümde gülümsedim. Elimi havaya kaldırıp gelmesini işaret ettim. Minik adımlarıyla yanıma ulaştığında onunla beraber içmek için muhtemelen 4. Kahvemi yudumluyordum. Yanıma oturduğunda bu sefer kömür gözlerinde hiç görmediğim türden bir duygu vardı; endişe. Jisoo bana telaşlı haliyle bakarken bu telaşın sonunun iyi olmasını diledim.
Jisoo ile artık eskisi gibi değildik. Hayır, bundan gayet memnundum ama eskiden aramızda tamamen bir patron-mücevher maden firmasının çalışanı ilişkisi vardı. Şu anda ise açıklamayacağım türden bir şey vardı aramızda. Tek bildiğim şey güzeldi. Çok güzeldi.
Jisoo'nun kalp şeklindeki dudaklarından "Seninle konuşmam gerekenler var Jennie." Dediğinde işte şimdi endişe duvarlarının üzerime geldiğini hissetmeye başlamıştım. Kelimelerle bile yetinemediğim güzelliği hasar görüyor gibiydi.
"Sana karşı, neler olduğunu bilmiyorum." Dedi.
"Yanındayken istediğim tek şey gülümsemek oluyor. Öyle şeyler hissediyorum ki sanki senden önce yaşam yokmuş gibi geliyor. Ben olmamışım, yokmuşum gibi. Çevremdeki kimse bana sen gibi hissettirmiyor. Senden uzakta olduğum zamanlarda istediğim tek şey yanında olmak."
Ellerim titredi, kaderin eli tarafından olabildiğince nefessiz kaldım. Biz bu andaydık. Ve bu an hiç olmadığı, olamayacağı kadar gerçekti. Gözlerim bu zamana kadar canlı olmamı sağlayan yakıcı gözlerine değiyordu ve bu anın gerçek olduğunun en büyük kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hopeless case/Jensoo
FanfictionKim Jennie çalıştığı Yeon şirketinde Bayan Hwasa'nın gizli silah olarak gönderdiği rakip şirkete gider. Kim Jisoo'yu alt etmek için gitmiştir ama gözlerinin bakarken yanacağı bir çift kömür gözler vardır. İhanet, umutsuz vaka, aşk ve smut.