1. TESADÜFLERİN OYUNU

13.7K 684 255
                                    

Selammm!!

Dayanamadım ve yayınlamaya kara verdim.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, bundan dolayı da umarım linçlenmem.

8. Sınıfa gidiyorum, 13 yaşındayım. Ve bu kitabı okuyan çoğu kişiden küçüğüm büyük ihtimalle. Bunu baştan söylemek istiyorum. Yaşımı saklayacak değilim. Sayılara takılmıyorum açıkçası.

Aslında o yüzden yayımlamayı baya bir ertelemiştim ama içimden bir ses yayımlama tuşuna basamamı söyledi. Her neysee

Yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. Ama bu bir kurgu ve gerçek hayatla bağlantısı yok. Ayrıca baya bir mantık hatası yapabilirim, bu konuda anlaşalım.

İyi okumalar diliyorummm ☃️

Düzenleme: Eski bölümleri küçük çaplı bir düzenlemeye alıyorum. Başlık falan da ekleyeceğim, mantık hatalarını düzelteceğim. Bu sırada da yeni bölümleri yazmaya devam edip yayınlayacağım. Tarih 29.11.2023 bu tarihten çok daha ilerisinde bu kitaba rastlarsanız zaten düzenlenmiş demektir. Baştan okumak isteyen de okuyabilir, yeniden iyi okumalar.

_____________________________________

"Ama ben, bir daha aşk şarkısı yazmamaya yemin etmiştim."
Enis sustuğunda mikrofonu kavradım.

"Şimdi kaybettiğim aşklar,
Ruhumu söndürmeye başlar yeniden,
Düşer gökten göğsüme taşlar."

Kapattığım gözlerimi açtım ve kalabalık masalarda gezdirdim.

"Düşer gözlerimden yaşlar yeniden.
Çok kadın hiç kadın aptal,
Bunu bile bile gittin diye bu telaşlar hediyen,
Düşer gökten göğsüme taşlar,
Kutlarım bir başıma yeni yaşlar yeniden."

Şarkı bittiğinde kalabalığın alkış sesi doldurdu kulaklarımı.

"Çok teşekkürler."

Birkaç daha şarkı söyledikten sonra Enis'le beraber ekipmanları topladık ve restaurant'ın arkasına geçtik. Tam da restaurant denemezdi aslında, pub tarzı bir yerdeydik. Masalarda en az iki üç kişilik gruplar vardı ve mekan neredeyse dolmuştu. Hoşuma gitmiyordu ama para kazanmanın kısa yolu buydu. 

"Çocuklar ne kadar teşekkür etsem az. Paranızı akşam ibanınıza göndereceğim." Kocaman tebessüm ettim Barış abiye. Eh, fazlaca ihtiyacımız vardı buna. "Ne demek abi, hem bizim için de değişiklik oldu." Enis'e bakarak gülümsedim. O da kolunu omzuma attı ve saçımdan öptü. 

"Bir de çocuklar, haftaya salı günü büyük bir grup gelecek. Acaba diyorum, salı da sahne alsanız mı? Bu sefer kişi başı para alırsınız, ne dersiniz?" Enis'e çevirdim bakışlarımı. Göz göze geldik. "Olur abi ya, sen ne dersin Yarel?" Kafasını salladı benden cevap bekleyerek. "Tamam olur, parayı konuşuruz ama ona göre." Barış abi küçük bir kahkaha attı. "Tamam nasıl istersen."

Vedalaşarak pub'tan çıktık. Günün yorgunluğu sesler uzaklaştıkça üzerime sinmişti. Bugün hem sokakta hem de burada çalmıştık ve ses tellerim artık isyan ediyordu. Eve gidince kendime kesinlikle sert bir kahve yapacaktım.

"Enis ben ne yapacağım ya? Bu 'büyük grup' dediği şey, yüksek ihtimalle gerçek ailemin tanıdığının kutlaması. Kuzenleri burada bir eğlence yapacaklar. Burası tanıdık diye de burayı seçmişlerdir herhalde. Dedim ben sana bu pub'ta sahne almayalım diye. Başımıza gelene bak. Hayır yani, biz ne alaka? Otur sokakta, söyle şarkını-"

"Yarel sus artık yeter! Taramalı tüfek gibisin be!" Enis'in nazlanmasıyla kolunu çimdikledim. "Kes Enis!!" Kendi çapımda gayet haklıydım. Bu işlere beni karıştıran ta kendisiydi.

ZARDÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin