Gözlerimi hafifçe araladığımda hava aydınlanmamıştı henüz. Jeongguk yanımda yoktu, ancak kafamı hafifçe kaldırdığımda tezgahta bir şeylerle uğraştığını görmüştüm. Öksürerek dikkatini çektiğimde elindeki her neyse bırakıp yanıma gelmiş, yanıma oturup dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. "Günaydın, nasıl hissediyorsun?"
"Şu pozisyonda ağrım yok ama hareket etsem olacakmış gibi.", diye mırıldandım. Yerimden kımıldamaya korkuyordum. "İstersen duş almana yardım edebilirim." Kafamı iki yana salladım, yalnızca banyoya gidene kadar bana yardım etse yeterdi.
Sıcak bir duş alıp tüm kaslarımı gevşettikten sonra banyonun kapısını hafifçe araladım, gördüğüm kadarıyla yatağın çarşaflarını değiştirilmişti. Jeongguk kapının açılma sesini duymuş olacak ki mutfak tarafından gelip yatağa bıraktığı havluyu vücuduma sardıktan sonra beni yatağa kadar taşıdı ve üstümü giydirdi. Kendimi bebek gibi hissediyordum.
Temiz çarşafların altına girdikten sonra o sırtını karavanın duvarına vermiş, ben de ona yaşlanmıştım. İkimiz de şu ana kadar konuşmamıştık, açıkçası aklımda dolanan onlarca soru vardı ve sormak için doğru anı bekliyordum.
"Özür dilerim." diye başladı konuşmaya. Devamını da getirecekti eminim ancak ben "Dileme." diyerek onu durdurduğumda susmuştu. "Hayatımdaki en zevkli geceydi, bana hissedebileceğimi bile bilmediğim şeyler hissettirdin. Ve Jeongguk, bir an olsun özür dilemeni gerektirecek bir şey yapmadın. Özür dileme o yüzden, ben dün geceden çok memnunum."
Teknik olarak bu geceydi ancak ikimiz de bu detaya takılmış değildik, lafı ağzına tıkmama aldırış etmeden beni sabırla dinlemiş, ardından alnımdan öpmüştü. "Yine de canını acıttım."
"Dayanamayacak olsaydım durdururdum seni, zaten hatırlatıp durdun güvenli kelimeyi de. Sen yapabileceğin her şeyi yaptın sevgilim, suçlu hissetme artık." Derince iç çekip onayladı beni, "Şey..." dedim, "Sorularım var."
Beni dinlediğini mırıldanarak belli ettiğinde aklımdan geçen ilk soruyu sordum, "Hep mi böylesin? Yani, sevmediğimden değil ancak yorucu değil mi?"
"Hayır. Bu... Nadiren yaptığım bir şey. Yine de benim bir parçam işte, hoşuma gidiyor engelleyemediğim bir şekilde." Sanki bu yanını söküp atmak ister gibi konuştuğunda sinirle koluna yumruk attım, bunu sık yapıyordum ancak hiçbiri acıtacak şiddette değildi. "Dün gece zevk aldığımı ve tekrarlamak istediğimi ne zaman kabul edeceksin?" Dediklerimle bakışları bana döndü, "Tekrarlamak mı istiyorsun?"
"Yani, hemen değil. Dediğim gibi, yorucuydu ama kesinlikle zevkli. Arada olabilir." Cevabım onu tatmin olacak ki gözlerindeki suçlu ifade biraz olsun azalmıştı. Ben de sonraki soruma geçtim, "O yaptığım şey, Jeongguk... İşedim mi ben?"
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırsa da başarısız olmuş, ufak bir kıkırtı duymamı sağlamıştı. "İçerik olarak evet, bir nevi. Ancak daha çok fışkırtmak deniyor buna. Çoğu kişi yalnızca kadınların bunu yapabildiğini sanıyor ama yeterince uyarılınca bir erkek de fışkırtabilir."
Duyduklarım utançla başımı eğmeme sebep olurken dudakları rastgele saçımda dolanıyordu, "Bunu çekici bulduğumu söylemiştim bebeğim, utanmana gerek yok." "Yine de yere-" "Temizledim ben, dert etme."
Utancımdan bu konuyu kapatıp başka bir soruya geçtim. "O kullandığın şey, çubuk, daha önce kullanmış mıydın?"
"Bir başkasında mı, yoksa kendi üzerimde mi? İkisinde de kullandım gerçi," devam edecekken susturdum onu, "İğrenç! Umarım güzelce yıkamışsındır kaynar suda."
Dediğime güldü, "Bebeğim, uygulama olarak soruyorsun sandım. Hayır, sende kullandığımı paketinden dün akşam çıkardım." Onu onaylarken cevabı aklıma yeni bir soruyu düşürmüştü. "Daha önce hiç birini bağlamış mıydın böyle?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavenders || Taekook
FanfictionTaehyung'un yetişmesi gereken bir düğün vardı ve Jungkook değişik bir yol arkadaşıydı. #1 - taegguk #5 - jeongguk #6 - vkook