" Nerede kaldı bu çaylar? "
" Geliyooo... " diyerek mutfaktan çıktı Ilgaz. Altılı masaya vardığında çayları teker teker önlerine bıraktı. Hepsi anında şeker katıp içmeye başladıklarında, gülerek yanlarından uzaklaştı. Sabahtan beri burada oturmuş, 101 oynayarak saatlerini geçirmişlerdi.
Ilgaz arada bir onlara bakıp imreniyordu, çünkü onun asla o kadar arkadaşı olmayacaktı. Hepsi de birbirlerine sataşıp eğleniyordu. Gözlerini onlardan çekti Ilgaz, o alışmıştı yalnızlığa.
Güzeldi aslında yalnızlık... Tek kötü yanı, iyi bir şey olup biriyle paylaşmak istediğinde yapamıyordun.
Çalıştığı yer hem kafe hemde yetişkinlerin ve gençlerin gelip oynayabileceği okey masaları tarzında kahvehane barındırıyordu. Bu yüzden her kesim insan vardı. Zengininden fakirine kadar. O yüzden çalıştığında çok eğleniyordu Ilgaz.
" Naber abi? " Ilgaz bulaşıkları mutfağa yerleştirdiğinde, arkasından gelen sesle dönüp sırtını tezgâha yasladı.
" İyidir koçum, sen niye bu saatte geldin? " diye sordu çünkü öğleni çoktan geçmişti." Kardeşim biraz hastaydı da onu hastaneye götürüp sonra iyi olunca geldim işe. Kaytarmak olmaz. " dediğinde, Ilgaz sırıtarak elini uzatıp saçlarının arasına daldırdı. Biraz karıştırıp geri çekildi. E madem o gelmişti, Ilgaz bulaşıklardan kurtulmuştu.
Eliyle omzunu patpatlayıp çay isteyenler için ocağa geçti. Bazılarına da aromalı içeçek doldurdu. Hepsini bir tepsiye dizip, yukarısı ve aşağısı boş olan küçük kapıyı ittirerek çıktı. Ondan başka garsonluk yapan iki kişi daha vardı ve kalabalık olduğu için zar zor yetişiyorlardı siparişlere.
Ilgaz elindeki tepsiyle ilk gençlere gidip onların renkli duran içeceklerini bıraktı. " Afiyet olsun. " dedikten sonra bu sefer de iki masa arkada duran adamlara çaylarını verdi.
Oyunu kazandıkları için diğerlerine laf atan adamlara gülerek onları geride bırakıp kasaya geçmek için döndü. Havalar daha tam soğumadığı için dışarısı çok güzel duruyordu.
Yeni gelen müşterilerin açtığı kapıdan içeri hava akın ettiğinde, rastgele o tarafa çevirdi başını. Öylesine çevirdiği gözlerinin önünde, arkadaşıyla konuşarak içeri giren Cihad ve onun yanındaki Uğur'u görmesiyle adımları durdu.
İçinden bir hassiktir çekerken, henüz onu fark etmeyen adamla hızlı adımlarla içeri girdi. İki aydır burada çalışıyordu ve şimdiye kadar Cihad'ı hiç bu taraflarda görmemişti. O yüzden rahattı ama şimdi bu rahatlık bir yerlerinde patlamıştı.
Hızla ocak kısmına geçerken elindeki tepsiyi tezgâha bıraktı. Bulaşıkları yıkayan genç onu gördüğünde kaşları çatıldı. Ilgaz bunu fark ettiğinde yüzündeki ifadeyi silmeye çalıştı.
" Abi noldu, iyi misin? " diye sorduğunda, başını salladı hemen. " İyiyim iyiyim. " diye geveledi.
Nasıl iyi olsundu. İçeride düşmanı vardı.
Sırtını tezgâha yasladı ve düşündü. Ona fark ettirmeden çalışması imkânsızdı. Cihad etrafıyla pek ilgilenen bir tip olmasa da kör de değildi ki. Eğer onun burada çalıştığını öğrenirse, hep gelirdi. Ilgaz bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu ama bulamıyordu.
Tam o anda mutfağa biri girdi. Ilgaz anında yerinde dikleşti ama gördüğü yüzle rahatladı. Cihad değildi gelen.
Garson arkadaşı başını kapının üzerinden çıkarıp ona doğru seslendi.
" Ilgaz gelsene, içerisi kalabalık, yetişemiyoruz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVUKLU-Gay
General Fiction[TAMAMLANDI] Cihad manyaktı, Ilgaz ondan da manyaktı. - Mahalle kurgusudur! - Küfür, şiddet, argo, +18 içerir!