Fatih gözlerini açtığında hâlâ yorgun hissediyordu. Bedeni hem buz gibiydi hemde yüzü sıcaktan yanıyordu sanki.
Başını kaldırmadan etrafına baktığında, yine aynı depoda yalnız başına olduğunu gördü. Kalkmaya çalıştı ama hâli yoktu o yüzden geri uzandı yerine. Üstünde bir mont vardı, altında da kartonlar. Gözlerini kapattı yorgunlukla, betonda zincirle bağlı olmaktan çok daha iyiydi.
Tabii hastalıktan kırılmasa şuan koşarak çıkmıştı buradan. Bundan daha iyi fırsat bulamazdı biliyordu ama kalkacak takati kendinde bulamıyordu. Kaç gündür buradaydı bilmiyordu, Ilgaz onu hiç mi merak edip aramamıştı?
Arasa mutlaka şüphe edip hastaneye giderdi. Ve onun orada olmadığını görüp şüphelenirdi çünkü Fatih ona söz vermişti, Ilgaz onu almaya gelmeden hastaneden çıkmayacağını."Biri kurtarsın beni lütfen..." diye mırıldandı ama sesi zar zor çıkıyordu. Buz gibi soğuk olan ellerini ceketin içine koyup göğsüne çekerek yan döndü. Üşüyordu.
Bacaklarını kendine çekip kıvrılarak ceketin altında kendine yer edinmeye çalıştı ama ceket uzun olmadığı için üstünü tam anlamıyla örtemiyordu. Yine de hiç yoktan iyiydi. Ama bu üşüdüğü gerçeğini değiştirmiyordu.
"Anne... Uğur abi..." diye seslendi, ne zaman hasta olsa onlar başından hiç ayrılmıyordu. Şimdi neden yoklardı, onlara her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı vardı. Bir daha onlar bir şeye karşı çıktıklarında kızmayacaktı onlara, ne olursa olsun sözlerini dinleyecekti. Yeter ki buradan kurtulsun. Abisine sıkıca sarılıp, bir daha yapma dediği şeyleri yapmayacaktı.
Başına kadar geçirdiği ceketin altında titrerken, bedenine dokunan bir elle irkildi. Gözlerini aralayıp ceketi yavaşça yüzünden çektiğinde Emre'yi gördü. Üzerine bir battaniye örtüyordu.
Hasta olmasına rağmen şaşkınlığı yüzünden okunurken Emre ona göz ucuyla bakıp sandalyeye oturdu. Cebinden çıkardığı telefonu bacağının üzerine yerleştirip içini tamamen çıkarmıştı.
Fatih yüzüne kadar çektiği battaniyenin kenarından ona kısık gözlerle bakarken, Emre telefonu onarmaya çalışıyordu.
"Sikeyim!" diye bir anda bağırdığında Fatih irkildi. Battaniyeyi yüzüne daha fazla çekerken ondan saklanmaya çalışıyordu.
Emre bataryanın kuruması için tuşlu telefonu pencerenin kenarına koydu. Yanına yürüdüğünde Fatih yutkundu.
"Benden ne istiyorsun?" diye kısıkça sordu ona kızmamasını umarak.Emre sandalyeye oturup bacaklarını iki yana açarak yüzüne kadar örttüğü battaniyenin altından sadece gözleri görünen çocuğa baktı. Canı hiç konuşmak istemiyordu o yüzden, "Sana ne!" diye tersledi.
Fatih sıkıca tuttuğu kumaşı bırakmazken birkaç saniye gözlerini ondan çekip yere dikti. Hem cevap vermiyordu hemde onu bırakmıyordu. Niyetini öğrense daha rahat ederdi. Ona zarar vermek istiyor mu? Uyuşturucu kullanmaya zorlayacak mı? Yoksa Ilgaz'a sinir olduğu için onu kendine çekmek adına Fatih'i mi kullanacaktı?
Bütün bu soruların cevabını merak ediyordu.Emre sinirli bir ifadeyle durup nefes alırken, Fatih başını tamamen battaniyenin altına koydu. Şimdi çok daha iyi hissediyordu ama hâlâ üşüyordu arada. Ateşinin çıkmasından hep nefret ediyordu çünkü ne tam soğuk ne de tam sıcak oluyordu insan. Üzerini örtse sıcak basıyor, üzerinden atsa ayaz vuruyordu. O yüzden hasta olmaktan nefret ediyordu her zaman.
"Kalk hadi zıkkımlan!" diyerek önüne bırakılan tabak sesiyle, tam uyuyacakken gözlerini araladı. Uyumak istiyordu ama Emre'ye demeye çekiniyordu. Kesin şimdi yemese sinirlenip daha sonra da vermezdi yemek. Zaten iştahı yoktu ve hastaydı, bir de güçsüz düşerse bu sefer hiç kurtulamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVUKLU-Gay
General Fiction[TAMAMLANDI] Cihad manyaktı, Ilgaz ondan da manyaktı. - Mahalle kurgusudur! - Küfür, şiddet, argo, +18 içerir!