17 Bölüm : Umut Bir Gökyüzü.

59 4 0
                                    

Merhaba canlarım<3

Nasılsınız'?

Sınavlarım ve derslerim zorlaştı artık. Bu yüzden şu 2 veya 3 saat içinde Final bölümüne kadar yayınlayacağım.

Finale son 3 bölüm.

İyi okumalar:)

...

17 Bölüm : Umut Bir Gökyüzü.
"Ama benim kanatlarım kırık.."

José Mauro De Vasconcelos'un bir sözünü okumuştum bir kitapta. Şöyle diyordu;

"Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuģa."

"Bunu nasıl yapıyorsun Zeze?"

"Onları unutarak."

Peki ya doğrumuydu? İnsanları unutarak öldürmek olurmuydu? O insanlar ölmese bile kendinde olan onları unutarsk öldüre bilirmiydi bir insan? Dile kolay geliyor değil mi? Unuttun, Sende ki onu unutarak öldürdün. Oysa ki, o kadar da kolay değil.

Unutsan bile ruhundaki izler silinmiyor her kendine aynada baktığında yine ve yine hatırlayacaksın asla unutamayacaksın.

Çünkü ben unutamadım. Evet 8 yaşımda ona baba demeyi bıraktım. Ama unutmadım.

O bende 9 yaşımda öldü bendeki o 9 yaşımda ruhumu kirlettiğinde öldü. Evet belki onu görmüyordum, sesini dahi duymuyordum ama her aynada kendime baktığımda 9 yaşımdaki kendimi görüyordum gözlerimin önüne geliyordu o 9 yaşında ki, Zeynep fısıldıyordu kulağıma;

Beni kimse duymadı.

Lütfen sen duy!

Çığlıklarımı sen duy beni kendine hapis etme!

Lütfen...!

Defalarca 9 yaşında ki, Zeynep elini bana uzatıyordu. Özgür olmayı bekliyor onun çığlıklarının duyulmasını istiyordu. Ve ben artık onu özgür bırakacaktım. Kendi ruhumu özgür bırakacaktım.

Yavaş adımlarla dolabıma ilerledim. Dolabın kapağını açtığım da kıyafetlerimi diğer tarafa çektim. İşte ordaydı! Benim 9 yaşında ki, ruhum o kutunun içinde saklıydı. Kutuyu elime alıp yere oturdum. İçini açtığımda titrekçe derin bir nefes aldım. Kutunun kenarında bana adeta göz kırpan pembe tokamı elime aldım. Daha sonra o gün giyindiğim pembe elbisemi. Bazı yerleri yırtılmış ucunda ki, kan lekeleri. Gözümden bir damla yaş düştü. Ben o gün pembeden nefret ettim. Her rengi sevdim ama pembe renk benim hep karanlığım olmuştu.

Bunları düşünmeyerek ayağa kalktım. Siyah kot pantolonumu giyinip siyah kazağımı da giyinip siyah kot çeketimi giyindim beyaz spor ayakkabılarımı giyindiğimde saçlarıma dokunmayarak açık bıraktım. Telefonumu cebime atıp kutuyu elime aldım. Odadan çıktığımda. Salondan konuşma sesleri geliyordu. Oraya girdiğimde karşımda anne ve Simge teyze vardı. Simge teyze beni görünce tebessüm etti.

"Merhaba. Anne ben çıkıyorum fazla geç kalmam." dediğimde başını salladı.

"Dikkatli ol birtanem."

Dışarı çıktığımda rüzgar yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Elimdeki kutuyu sımsıkı tutuyordum. Umudum varmıydı bilmiyordum. Kafamı gökyüzüne çevirdim düzelirmiyim bilmiyordum ama;

Umut bir gök yüzü.

Ama benim kanatlarım kırık...

Yürüyerek sahile geldiğimde kutuyu yere bıraktım. Derin bir nefes aldım ve kutuyu açtım. Pembe tokamı pembe elbisemi yere bıraktım. Üzerine benzin döküp çakmağı yaktım. Ve bir anda çakmağı kıyafetlerin üzerine attım.

Geçmişin izleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin