Semih'in bana yalan söylediğini anladığım an daha önce hissetmediğim duygular hissettim. Neden bana sırlarından bahsetmiyordu. Bunları başkasından öğrenmek istemiyordum. Düşüncelerimi kapının tıklatılması böldü. Kalkıp kapıya yöneldim. Furkan sandalyede oturmuş arkadaşıyla mesajlaşıyordu. Kapıyı açtım. Doruk karşımda endişeyle duruyordu.
"Ne var Doruk."
"Aslı, Semih ve Yiğit kavga ediyorlar."
"BA-NA-NE!" eli telefonuna kaydı. Gözleri büyüdü. Kolumdan tutup beni dışarı sürüklemeye başladı.
"Bırak beni! Doruk bak canım arkadaşım sana vurmak istemiyorum! Bırak beni diyorum!" beni duymamış gibi davranıyordu ama bu imkansızdı, bütün söylediklerimi bağırarak söylemiştim. Bahçeye çıkan koridordan geçtikten sonra Doruk kolumu bıraktı ve geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladı.
"Doruuk! Nereye gidiyorsun!" beni duyan kimse yoktu bundan eminim.
Bahçeye çıktım. Kavga falan yoktu. Doruk kavga olayını neresinden uydurduysa. Neyse. Karşıdan Semih Bey'in geldiğini gördüm. Doğal olarak okula yöneldim. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Umursamadan yürümeye devam ettim. Arkamı döndüğümde Semih'le tam karşımda duruyordu.
"Ne istiyorsun benden. Oyuncağın olmamı mı?" sessiz kalma hakkını kullandı.
"Cevap ver bana! Ahh! Doğruya cevap vermek zorunda değildin!" sınırlarımı zorladığımı biliyorum. Ama sadece böyle davranarak üzüldüğümü gizli tutabilirim.
"Aslı benimle gelmeni istiyorum."
"Hayır!" kesin ve net.
"Lütfen. Kendimi suçlu hissediyorum."
"Sen suçlu hissediyorsun. Benim neler hissettiğimden haberin var mı? Dur sen yorulma ben senin yerine cevaplayayım. YOK!" sadece beni kendine çekti. Onu itmeye çalıştım ama o bunu yapmama izin vermiyordu.
"Şebeğim. Lütfen. Bana güvenmelisin. Sana kimsenin zarar vermesini istemiyorum." zarar vermek mi? Hemde bana. Yok artık. Kim bana zarar vermek ister ki? Semih'e güvenmeli miyim?
"Bana 20 dakika ver. Sana cevabımı o zaman söyleyeceğim." tamam der gibi başını salladı. Hemen Pelin'i aradım. Kesin Doruk'la beraber. Üçüncü çalışta açtı.
"Aslöğ."
"Pölön. Hemen buluşmamız lazım."
"Tamam bekle. Neredesin?"
"Imm. Park." koşup parka gittim. Pelin çoktan oraya gelmişti. Pelin'e olanları anlattım. Son sözü "Bence Semih'e güvenmelisin." oldu. Ne yapacağımı bilmiyorum.
Arka bahçeye gittim. Semih yere oturmuş piercing iyle oynuyordu. Benim geldiğimi görünce ayağa kalktı.
"Eee, Şebek cevabını söyleyecek misin?"
"Evet." gamzeleri belli oldu. Gülmesi soğuk bakışlarına zıtlık oluşturuyordu. Elimden tuttu. Hemen elimi çektim. Zorlamadı ama bu sefer de elini belime yerleştirdi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Gidince görürsün." Semih'in beyaz arabasına bindik. Uzun süre sonra saraya benzer bir evin önünde duruyorduk. Evin duvarları sadece beyaz renge boyanmıştı. Sadece pencerelerin yanında altın rengi kullanılmıştı. Bahçenin kapısı büyüktü. Başımı yasladığım koltuktan kaldırıp daha dikkatli bakmaya başladım. Semih bunu fark edince güldü. "Ne var yani bakamaz mıyım? Ev çok güzel" diye içimden söyleniyordum. Semih bahçe kapısının girişindeki görevliden kapıyı açmasını istedi. Büyük kapı sessiz ve yavaş bir şekilde açıldı. Semih arabayı durdurdu. Araba durduğu an kapım açıldı. Hiç tanımadığım insanlar bize bakıyorlardı. Kapımı açan adam benim inmemi bekliyordu. Daha fazla bekletmeden arabadan indim.
"Nereye geldik?"
"Sence."
"Bilmem. Daha çok saraya benziyor." gülmeye başladı.
"Oha! Ben seni yerim. Ne kadar şirinsin sen yaa!" Semih şaşkın bakışlarla bana bakıyordu. "Merak etme sana söylemedim. Ağacın altına uzanmış köpeciğe söyledim.
Hızlı adımlarımla köpeciğe doğru yürümeye başladım. Semih de arkamdan geldi. Ağacın altına oturdum. Köpecik kafasını kaldırıp bana baktı. Semih'i görünce hemen ayağa kalkıp Semih'in üstüne atladı.
"Tamam Zeus sakin ol." uff köpecik çook tatlı. Anladığım kadarıyla köpecik erkek. Tamam Zeus tatlı ama Semih beni buraya Zeus'u göstermek için getirmiş olamaz.
"Semih neden buraya geldik?" sadece gözlerime bakmakla yetindi. "Semih cevap vermeyince olanları hatırlatırım."
Soğuk ve kararlı ses tonuyla "Evet. Çok iyi hatırlıyorum. Ama dediğim gibi cevap vermek zorunda değilim." dedi.
Onun sürekli duygu değişiklikleri kafamı iyice karıştırıyordu. Buna son vermesi lazım.
"Semih istediğin zaman bana soğuk davranıp, yanımda durmak isteyemezsin!"
"Senin yanında durmak istediğim falan yok! Sadece teyzem seninle tanışmak istiyor! O yüzden seni buraya getirdim!"
"İtirafın için teşekkürler! Ben gidiyorum! Sakın beni durdurmaya çalışma!" elini sıkarak sinirlendiğini belli etmişti. Ama umrumda değildi. Kalbimi kırıyor ve ben acı çekip, depresyona girmiş kızlardan olmak istemiyorum. Olmayacağım. Kapıya hızlı adımlarımla yürüdüm. Bahçenin dışına çıktığım an birine çarptım. Yere yapışan ben karşımda sırıtarak duran çocuğa bakıyordum.
"Yardım ister misin?"
"Sence."
"İstemezsin."
"Ufff" dil çıkartıp güldü. Elini uzattı. Çocuğun elini tutmadan kendim ayağa kalktım. Telefonum çalmaya başladı. Telefonu elime almadan önce çocuk karşımda sırıtmaya başladı. Umursamadan telefonumu açtım.
"Efendim anne."
"Aslı. Valizini topladım. Hadi eve gel. Taşınıyoruz."
"Ne taşınması ya! Babam yüzünden mi?"
"Evet onun yüzünden."
"Tamam geliyorum ama taşınma konusunda olumlu düşünmüyorum." annem cevap vereceği an telefonu kapattım. Koşmaya başladım. Buralardan taksi geçmediği belli. Semih'in bağırmasıyla arkamı döndüm. Semih Bey arabasının içinden bana bakıyordu. Bana doğru yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. Yanıma gelince arabayı durdurdu. Camı açtı.
"Aslı dur! Nereye gideceksen ben götürürüm!"
"Ahh! Çok naziksin! Kendim gidebilirim!"
"Bin şu arabaya!"
"Hayır!" arabadan indi ve beni zorla öne oturttu.
"Semih Taşer şansını fazlasıyla zorladın!"
"Yani." ben sakin olmaya çalışırken arabayı çalıştırmıştı. Bana bakmadan umursamaz sesiyle "Seni eve götürüyorum." dedi.
20-25 dakika içinde evdeydim. Semih ben indikten sonra hızla uzaklaşmıştı. Ne oluyor bu çocuğa. Evin anahtarını çıkarıp kapıya yöneldim. Eve girdiğimde gördüğüm...Yerde vazoların kırık parçaları, devrilmiş sandalyeler ve masa, koltukta yırtılmış kağıtlar. Üst kattan annemin sesini duyunca koşarak merdivenden çıkmaya başladım.
Babam valizleri açıp içindeki kıyafetleri çıkartırken, annem, babamı engellemey çalışıyordu.
"Yeter Kenan! Anlamıyorsun beni! Boşanıyoruz' Tekrarlamamı ister misin? BO-ŞA-NI-YO-RUZ!" gözlerim dolmaya başladı. Ne demek boşanıyoruz. "Kenan, Aslıyı alıp Eskişehir'e gidiyorum."
"Hayır anne ben gelmiyorum. İstanbul'da kalmaya devam edeceğim!" annem ve babam bana döndüler. Annem pişmanlık içeren gözleriyle bakarken, babam bana doğru yaklaşıyordu. İkisini önünde ağlayamazdım. Koşarak merdivenden inmeye başladım. Annemin sesi kafamın içinde yankılanıyordu "Boşanıyoruz". Kendimi sokağın ortasında buldum. Önümü göremiyordum. İki şeyden emindim. 1. Eskişehir'e gitmeyecektim. 2. Artık sorunlarımla savaşamayacak kadar yorulduğumu anladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
* Yeni Başlangıç *
Teen FictionAdım Aslı. Hayatım çok güzeldi taaki babamın tayini çıkana kadar. Başka şehir, başka bir okul. Hiç tanımadığım yere zorla getirtilmiştim. Bura beni ne kadar değiştirebilir??