Uçaktan indik. Çok yorulmuştum. Yani anlamıyorum neden hala ışınlanmayı bulamadılar. Eğer bulmuş olsalardı 2 dakikada Amerika'dan, Türkiye'ye gelmiş olabilirimdim. Neyse. Semih'in omzuna yaslandım. Yürüyecek halim kalmamıştı.
"Semih, arabaya kadar beni sırtında taşır mısın? "
"Araba yakın yerde. Yürü biraz. " ona yavru kedi bakışlarımdan yaptım. Gözlerimi acınacak şekilde açtım.
"Tamam şebeğim." Hiç durmadan sırtına atladım. Yürümeye başladı. Karşıdan Yiğit ve İrem'i gördüm.
"Semih yönü değiştiriyoruz."
"Neden." Kafasını tutup o tarafa bakmasını sağladım. Semih koşmaya başladı. Ne bu hız oğlum. Ben düşersem sana koşmak neymiş gösteririm. Ağaçların fazla olduğu yerde Semih beni indirdi. Birisini arayıp arabayı bulunduğumuz yere getirmesini istedi. Birkaç dakika sonra araba geldi. Koşarak arabaya bindik.
Onlarla karşılaşmak istemiyorum. İkisi de Salaklar Krallığı'nda kral ve kraliçe olurlar. Şöföre radyoyu açmasını istedim. Meleğim'in (Selena Gomez) The Heart Wants What It Wants şarkısı çalıyordu. Şöföre sesi açmasını rica ederek Meleğim'e eşlik etmeye başladım.
You got me sippin on something
I can't compare to nothing
I've ever known, I'm hoping
That after this fever I'll survive
Okula geldik. Pelin ve Doruk'u gördüm. Arabadan indik. İkisi, bize doğru sırıtarak geliyorlardı. Pelin'le sarıldık. Semih ve Doruk'ta konuşmaya başladılar. Pelin'le odamıza çıktık.
"Ee ben yokken ne oldu?"
"Ne oldu derken?"
"Doruk diyorum. Aranızda bir şey olmuş belli."
"Haa." Bana olanları anlatmaya başladı. Oha ya neler olmuş. Pelin'in müdüre yazmak istediği not gerçekten perfecto. Neyse.
Pelin'e acıyorum ya tam Doruk'la muck muck yapıcaklarken müdür görmüş. Akşam olunca Semih'i korkutmam lazım. Uçakta konuşurken 'Ben hiçbir şeyden korkmam' dedi. O yüzden plan yapmam gerekiyor.
Odaya çıktık. Semih ve Doruk'ta beraber okuldan çıktılar. Dinlenmem lazımdı. Çok yoruldum. Akşam olmasada yatmak istiyorum. Yatağa uzandım. Pelin televizyon açıp film izlemeye başladı. Ben gözlerimi kapattım.
—Semih'ten—
Yiğit'in, Aslı'ya yaptıklarını unutmamıştım. Doruk'un koluna vurdum. Bana bakınca gözlerim Furkan'ı aramaya başladı.
"Furkan'ı bulmamız lazım Doruk." başıyla onayladı. Ayrıldık ben okulun dışında, Doruk'ta okulun içinde Furkan'ı arıyorduk. Doruk, Furkan'la yanıma geldiler.
"Furkan, Yiğit'le ufak bir konuşma yapmam lazım. Nerede biliyor musun?"
"Hayır. Ama öğrenebilirim." telefonla birisini aradı. 5 dakika sonra yanıma geldi.
"Tamam. Yerini biliyorum. Kullanılmayan bir fabrikada."
"Siz burada kalın. Ben tek giderim."
"Olmaz Semih."
"Furkan! Burada kalın! Aslı'nın ve Pelin'in yanında kalın!" zorda olsa onları burada kalmaya ikna etmiştim. Hızla arabama bindim. Fabrika eskiydi. Uzun süredir kullanılmadığı belliydi. İçeri girdim. Kahkaha sesleri yükseldi.
"Vaay kardeşim buradaymış."
"Bana kardeşim deme! Aslı'nın yanında bir daha seni görürsem! Gerisini söylememe gerek yok herhalde!" sırıtmaya başladı. Ondan nefret etmem için sebepleri çoktu ve gittikçe artıyordu. Yiğit'in üstüne yürüdükçe, o geri adımlar atarak benden uzaklaşıyordu.
"Aslı'nın yanında beni görürsen öldürür müsün?" elimi sıkıyordum. Arka cebimde sakladığım çakıyı Yiğit'in tam yanından geçecek şekilde ona fırlattım. Çakı duvarda kaldı.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Beni öldürebilirdin."
"Senin biraz önce söylediğin cümleye göre amacım seni öldürmekti." omzuma vurdu.
"Ben senin kardeşinim!"
"Sen benim üvey kardeşimsin!" Yiğit konuşacağı sırada suratına yumruk attım. Yere düştü. Kıpırdamıyordu. Gülmeye başladı.
"Aslı'dan vazgeçmeyeceğim. Onu seviyorum." karnına tekme attım. Hala gülüyordu. "Ondan vazgeçmeyeceğim." ayağa kaldırdım. Yüzüne yumruk atmaya başladım. İttim. O anda içeri koşarak birileri geldi.
Aslı! Furkan, Pelin ve Doruk'ta buradalar! Aslı bağırmaya başladı. Üstüme doğru geliyordu.
"Ne yaptın Yiğit'e! Neden bana haber vermedin! Semih!" konuşmaya cesaret edemedim. Sadece Aslı'ya odaklanmıştım.
—Aslı'dan—
Semih sadece bana bakıyordu. Yiğit'in yanına gideceğim sırada kolumdan tutup kendine çekti. Nefes alıp verişini hissedebiliyordum. Beni kendine iyice yaklaştırdı. Dudaklarıma odaklanmıştı. Ve... Hissediyordum. Semih'in dudağındaki soğuk piercingi hissedebiliyordum. Aniden biri Semih'i çekti. Yiğit!
"Şerefsiz. Ondan vazgeçmeyeceğim demiştim."
"Umrumda değilsin Yiğit s*ktir git." Yiğit, Semih'in karnına tekme attı. Semih yerde acı içinde yatarken Yiğit yanıma geldi.
"Semih'le bir daha görüşürsen Semih'i öldürene kadar onun peşini bırakmam!" ne dediğini sanıyor. Yiğit kapıya doğru yöneldi. Arkasından bağırdım.
"Semih senin kardeşin!"
"Üvey kardeşim."
Semih'in yanına koştum. Ağzından kan akıyordu. "İyi misin?"
"Sen yanımda olduğun sürece iyiyim şebeğim." yere oturdum. Kafasını dizlerime koydu. Pelin kulağıma fısıldayarak konuşmaya başladı. "Aslı, Semih'in kanamasını durdurmazsak onun için kötü olabilir." ne kanaması mı var?
"Pelin hemen orayı sarabilecek bir şey getirir misin?" Semih'e baktım. "Seni asla yalnız bırakmayacağım. Söz veriyorum." Bana bakıyordu.
"Aslı hiçbir şey bulamadım." 'önemli değil' anlamında başımı salladım. Üstümdeki göleği yırtıp Semih'in başını kaldırdım.
"Semih nasıl oldu ve nerede?" eliyle sırtını gösterdi. Sırtına baktıkça kalbim parçalanıyormuş gibi hissediyorum. Oraya baskı uyguladım. Sırtının kanamasını durdurabilir. Sonra duvara baktı. Ne demekti? "Semih nasıl oldu?" yerde duran çakıya baktı. Kan vardı. Yiğit yapmıştı. Furkan ve Doruk, Semih kaldırıp arabaya bindirdiler. Doruk ve Pelin, Semih'in arabasını aldılar. Umarım hastaneye Semih'e bir şey olmadan yetişiriz
Yeni bölümü geciktirdiğim için özür dilerim... Bu bölümü ben sevmedim geciktirdiğim için yayınladım. Neyse bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
* Yeni Başlangıç *
Fiksi RemajaAdım Aslı. Hayatım çok güzeldi taaki babamın tayini çıkana kadar. Başka şehir, başka bir okul. Hiç tanımadığım yere zorla getirtilmiştim. Bura beni ne kadar değiştirebilir??