1: Ufak Bir Kaza

59 3 6
                                    

(DÜT DÜRÜRÜÜÜÜTT~~! Changmin ile geldiiim! Bu 49.kitap oldu sanırım. 50 mi yoksa? Dilim 50 demeye varmıyor EHEHEHEHE😅 Way way! Ufak bir posttan ilham alıp buralara kadar geldim. Siz de geldiniz mi? Anladıııım...O zaman hoşgeldiniz! Buyrun sizi şöööyle aşağıya alayım da kitaba başlayın. Tatiliniz hayırlı uğurlu olsun! İyi tatiller ve iyi okumalar~❤️)

(Lim Leejin)
Hızla geçip giden arabalar, yanımda havlayan bir köpek, konuşan insanlar, binalarda renkli reklamlar ve hemen yanımda sosisleri kızaran bir sosisli arabası...şehrin tam göbeğindeyim. Belki en işlek saatteyim. Ama ses...yok? Zifiri sessizlik! Araba kornası, köpek havlaması, reklamlardaki şarkılar, insan sesleri, doğanın sesi, şehrin sesi...hatta bu sosisisin kızarma sesi bile hayatımda hiç deneyimlemediğim bir şeydi. 3 kardeştik ve aralarında bu farklılığa sahip olan tek kişi bendim. Doğuştan gelen bir farklılık. Ailem bunu bildiği için iletişim sıkıntısı çekmiyordum ama bunu bilmeyen kişilerle çok sıkıntı çekiyordum. Sonuçta herkes işaret dilini bilmiyordu. Bilgisayar başında bir işim olduğu için bu da beni çok sıkıntıya sokmuyordu. Çantamı sırtımda düzeltip eve doğru adımladım.

Otobüs kartımda para bitmişti ve dolduracak kadar nakitim de yoktu. Bu yüzden eve, tam 11 kilometreyi, yürüyerek gidecektim. Yolun yarısını bitirmiştim. Yorgunluk, duymamak ve günün yoğun saatleri bir araya geldikçe çevreme ekstra dikkat etmem gerekiyordu. Lakin biraz daha yürüdükten sonra bunu yapamamıştım. Sol tarafımdan yediğim şiddetli darbe ile kafamı kaldırıma çarpmış, sonra da yavaş yavaş kafamda bir uyuşukluk hissetmiştim. Etrafıma bir sürü insan toplanmış, kimisi ambulansı ararken kimisi de bana ilk yardımı yapmaya çalışıyordu. Ambulansın ışıklarını gördükten sonra gözlerimi kapadım. Geri açmayı umuyordum ama öyle olmamıştı. Gözlerimi geri açtığım yer hastaneydi. Görebildiğim tek şey tavandı.

-Anne, diye seslendim. Annem çıksın gelsin istiyor, onu görmek istiyordum. Aniden görüş açıma annem girdi. Kafamı sağa sola çeviremiyordum. Boyunluk takmışlardı bana. Annem işaret dili ile bana bir şeyler anlattı.

"Ufak bir kaza geçirdin. Her şey iyi olacak. Merak etme. Hareket etmeden dur, doktor gelip sana bakacak."

Dedi ve ben de başımı sallayıp elimi uzattım. O benim elimi tutunca babam da geldi. Saçımı okşayıp beni öptükten sonra ikisi de tek yöne baktı. Sanırım doktor gelmişti. Beyaz önlüklü genç bir beyefendi geldi ve serumuma bakıp benimle konuştu ama cevap vermem mümkün değildi. Ne dediğini bilmiyordum. Annem hemen araya girip bana onun dediğini çevirdi.

"Bir yerin ağrıyor mu?"

-Hayır, dediğimde doktor tekrar konuştu. Annem yine çevirdi.

"Işığı takip et"

Dediğinde doktor karşıma geçti ve gözüme ışık tuttu. Işığı güzelce takip ettiğimde doktor arkasını dönüp anneme bir şey sordu, annem bana çeviri yapmadan ona cevap verdiğinde bu cümlenin bana ait olmadığını anladım. Başını salladı doktor, sonra anneme tekrar bir şey söyledi. Annem bu sefer dönüp bana çevirdi.

"Bir süre hastanede kalman gerekecek, o yüzden yazarak anlaşacaksınız. Yazı yazdığın kolunda bir sıkıntı olmadığına emin olmak istiyor. Yumruğunu sık bırak."

Dediğini yaptım ve yumruğumu bir kaç kez sıkıp bıraktım. Sonra tekrar annemle konuştular.

"kolunu kaldırıp indir."

Yine itaat ettim. Doktor bana bakıp başını salladı. Beni onaylamıştı. Sonra annemleri önden buyur ederek çıkardı ve dışarıdaki pencereye bakarak bir şeyler konuştuklarını anladım. Geri geldiklerinde ne konuştukşarını sordum ve annem de anlattı.

HEARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin