6: Tanışma

26 3 3
                                    

(Yarın kitap yayınlanacak artık yorobun yeeeyyy!!!)

(Sabah)
Kalktığımda başımda ablamı gördüm, başımı diğer tarafa çevirdiğimde doktoru görmeyi beklemiyordum. O da benim uyandığımı bilmiyordu ki şaşırmıştık. Hemen serumun hortumunu bırakıp not yazdı ve bana uzattı.

"Günaydın. Nasıl hissediyorsun?"

-Başım ağrıyor.

"Sabah kontrolleri sırasında tansiyonun çok yüksek çıktı ve seni uyandırmakta zorluk çektik. Bu yüzden sana bir serum yaptım. Şimdi serum bitmek üzere, kontrole geldim. Birazdan daha iyi olursun."

-Peki, teşekkür ederim, dediğimde başını salladı ve gitmek için doğruldu ama sonra durup bana yeniden bir not yazdı.

"İkramlık yiyeceğin için teşekkürler."

Ben rica edemeden çıkıp gitti, o sırada ablama dönüp baktım. Elleri ile doktoru onayladı ve çok beğendiğini belirtti.

-Saçmalama!

"Bence o da seninle ilgileniyor."

-Onun mesleği bu abla, saçmalama.

"Anladık anladık!"

Dedikten sonra ona burun kıvırdım ve ablam kapıya bakıp aniden orada donup kalınca ben de kapıya baktım. Woong ve yanında tanımadığım başka bir kadın doktor daha gelmişti. Yanlarındaki hemşire ve kadın doktor bana doğru yanaşırken Doktor Woong donup kaldı.

(Dae Woong)
İşte! Hayatımın aşkı! Leejin'in başkomiser ablası. Güzel...çok, çok güzel. Hemen yakalarımı düzeltip hastanın yanına gittim. Aerin bütün ciddiliği ile kalbini dinliyordu, sonra hemşire ondan kan aldı ve ben de tekerlekli sandalyeyi hazırladı.

-Durumu nasıl, diye sorunca ablası hemen ona döndüm. Tanrı öyle bir yaratmıştı ki yüzünü saatlerce izleyebilirdim.

-Çok güzel, diyerek gülümsedim ama sonra aniden gülümsememi yüzümden silip dümdüz bir suratla ona baktım. Ben bir doktordum, bir ağırlığım vardı.

-Ben doktor Dae Woong. Genel Cerrah tıp 6.sınıfım.

-Aah! Öğrencisiniz demek, dedi yüzü ekşirken.

-Hayır. Yani evet. Ama doktorluktan önce kimya okudum. O yüzden hala öğrenciyim.

-Haaa anladım, dedi yeniden gülümseyerek. Sonra elini uzattı.

-Ben de Cinayet Büro Amiri Başkomiser Lim Harang. Leejin'in ablasıyım.

-Ow! İşiniz zor olmalı.

-Evet öyle ama işimi seviyorum.

-Ben de küçükken polis olmak isterdim.

-Gerçekten mi? Çok güzel. Ben doktorlardan hep korkmuştum, dedi ve sesli bir şekilde güldü. Ben de gülmüştüm ve hala el sıkışıyorduk.

-Woong! Bırak artık, hadi, diyerek dürttü beni Aerin. Son kez gülüştük ve ellerimizi bıraktık. Aerin not yazıp Leejin'e verdi.

-Ne oluyor?

-Herhangi bilinmedik bir iç hastalığı var mı diye kontrol edeceğiz. Aerin Hanım dahiliye alanında çalışıyor. O da tıp 6.sınıf.

-Anladım! Siz şu bahsedilen ekiptesiniz.

-Evet, dediğimde bundan bayağı etkilenmiş gibiydi. Başını salladı ve beni iyice süzdü.

-Eğer harekete geçemeyeceksen Bayan Lim'in alçısına da biz bakalım Woong, dediğinde Aerin'e dönüp başımı salladım ve Leejin'i tekerlekli sandalyeye oturtup kontrole götürdüm. Bacağı henüz iyileşmemişti. Bir hafta daha bacağı alçıda kalsa iyi olurdu. Bu yüzden alçısını yeniden yapıp onu bir not ile bilgilendirdim ve tekrar odasına götürdüm. Yatağına uzandırdım ve o sırada Yeri de bizi görüp el salladı. Koşarak yanımıza geldi.

HEARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin