8: İlk Ses

13 2 2
                                    

(Kitapla çok alakasız ama bu fotoğrafı koydum çünkü tam bi aile piknik fotoğrafı! Sunwoo hiç bir şeyden memnun olmayan babaanne gibi görünüyor. Jae de kız kuzenlerin favorisi olan o yakışıklı erkek kuzen...Change my mind😅😅)

-E-evet, dediğimde kendi sesimi de duymuş, korku ile irkilmiştim. Onunla gözgöze geldiğimizde gözleri parlıyordu. Gülümsedi ve yine o kendisi kadar masum gamzesi baş gösterdi.

-İşe yaradı, diyen Yeri hanıma baktım. Heesung'un kolundan tutup onu sarsıyordu. Yatağımdan kalkmaya çalışınca başım döndü ve düşecekken Daehwi Bey elini atıp elimi yakalamıştı. Benimle beraber kalkmıştı ve ben nereye gidersem o da benimle oraya gelmeye başladı. Elimi bırakmıyor, diğer kolunu da arkamda tutuyordu. Pencerenin önüne gelince onun elini ben bıraktım ve pencereyi kaldırdım. Dışarıda korna sesleri vardı. Araba, motor, makina, koşuşturma...şehrin bir sesi vardı ve duyuyordum. Sonra pencereden ayrılıp koridora çıktım ama bu sesin içine bu kadar yakından gitmek istemiyordum ve bu yüzden de kapıyı açıp başımı eğerek sağıma soluma, koridora boylu boyunca bakmıştım. Farkında olmadan ağlamıştım. Arkamdan beni takip eden ayak seslerini bile duyuyordum.

-ACİL KODU! BAYAN KİM! ACİL KODU! KIRMIZI ALANDA ACİL VAKA VAR, diyerek koşturan adamla korkup içeriye çekilmiştim. İnsan sesinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum, bağırma sesinin bu kadar yüksek olacağını bilmiyordum. Arkamı dönüp teker teker hepsine baktım. Bir şey diyemedim. Yeri izledim ve bir adım attım. Ayağımda yerde sürtünme sesi çıkaran tuhaf bir ses vardı. Ayaklarıma bile şaşırıp sonradan tekrar hepsinin yüzüne baktım. Hepsi bana heyecanla bakıyordu, ben ise korku, heyecan, mutluluk, şaşkınlık ve şok ile çevremi inceliyordum. Yeni doğmuş bir bebek gibiydim. Ayağımdan gelen çatlama sesi beni şoktan çıkarmıştı. Tekrar ayağıma bakıp kuruyan dudaklarımı ıslattım ve kırpmayı unuttuğum gözlerimi kırpıştırdım.

-Şok geçiriyor ağrısını hissetmiyor! Alçısı kırıldı. Alçı odasına götürelim, bacağı henüz tam hissetmedi, dedi Woong Bey ve ben ona bakmak için başımı yeniden kaldırdım.

-Tekerlekli sandalye getir! Çabuk, çabuk, dedi Daehwi Bey. Woong çıktı ve bir kaç saniye sonra geri geldi.

-Boşta tekerlekli sandalye bulamadım, diyerek bana yaklaştı ama o gelmeden yer yine yerinden oynamıştı benim içim. Gözlerim hafifçe geriye kaymış ama tekrardan düzeltmiştim kendimi. Fakat bu sefer bir kucaktaydım. O an dilim çözüldü ve beni taşıyan kişiye, Daehwi Beye baktım.

-Duyuyorum, dediğim de Daehwi Bey yandan ufakça sırıtmış, beni alçı odasına bırakıvermişti.

Alçımı düzelttikten sonra Woong Bey beni odaya geri getirdiğinde yatağıma oturup ellerimi kulaklarıma koydum. Bu sefer de kulaklarım diğer insanlarınkiyle aynı değildi ama ben de herkes gibi ses duyuyordum.

-Daehwi Bey nerede, diye sordum. Bilmiyorum der gibi omuz silkti.

-Onu buraya çağırabilir misiniz?

-Peki bir arayayım bakalım, dedikten sonra telefonunu cebinden çıkarıp aradı.

-Alo! Hocam, neredesiniz? Leejin Hanım sormamı ve sizi buraya çağırmamı söyledi. Kendi odasına. Peki...söyleyeceğim, dedi ve telefonu kapattı.

-Muayenesi varmış, bitirip geleceğini söyledi. Benim de ameliyatım var. O zaten birazdan gelecektir ben gideyim artık.

-Peki. Peki teşekkür ederim, dediğimde gülümseyerek başını salladı ve sonra ben de annemleri görüntülü aradım. Bugün haftasonu olduğu için Hyeop da evdeydi ama ablam işte olmalıydı. Annem ellerini kaldırıp beni selamlayacakken onu durdurdum.

HEARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin