7. Bölüm

21 5 2
                                    

Son kısım bana yazılmıştı galiba! İpucu bulmayı umarak okumaya devam ettiğim mektupta annemin bana hazırladığı cümlelerle karşılaştım. Sanki hayatımın her yerinde yanımdaymış gibiydi! Ne zaman ihtiyacım olsa ve onu arasam cümleleriyle yardım ediyordu. Doğru yolu bulmamı sağlıyordu. Maalesef yanımda değil, maalesef yaşamıyor! Ama her zaman annelik görevini yerine getiriyor. Beni hiç yalnız bırakmayarak nasıl bir anne olduğunu gösteriyor. Anne olmak için nefes almanın şart olmadığını gösterdi bana. Güzel yürekli annem! Belki beni duymayacaksın ama yine de sana, seni çok sevdiğimi söylemek istiyorum! Evet, bu cihanda tanışamadık! Ama diğer dünyada kavuşacağız... İyi ki benim annemsin, iyi ki!

"Gelebilirsin teyze!" dedim elimin tersiyle dolmuş gözlerimi silerek. Defteri komodinin üzerine koyup ayağa kalktım. "Kahve içelim mi, diye sormaya geldim. İçerken de okul konusunu konuşuruz. Ne dersin?" dedi gülümseyerek. Evet, gülümsedi ama içindeki endişeyi görüyordum gözlerinde. Anlaşılan modumun düşmesinden ve okuldaki gibi olmamdan korkuyordu. Lakin ben, annemden almam gereken cevabı almıştım. Artık ne yapmam gerektiğini biliyordum. "Olur, hadi gidelim!" dedim sakin bir şekilde. Teyzemin duygu ve davranışlarını merak ediyordum. O yüzden karara vardığımı bildirmiyor, durgunmuş gibi davranıyordum. Bu teyzemi gözlemlemem için iyi bir fırsattı. Ama gözlem yaparken onu incitmemeye ve üzmemeye dikkat edip fazla sürdürmeyeceğim bu oyunu. Mutfağa gittik, teyzem kahveleri yaparken yavaştan konuyu açmaya çalışıyordu. "Biraz düşünme fırsatı buldun mu?" dedi titreyen sesiyle. "Biraz..." dedim ve iç çektim. Kahveleri alıp masaya getirdi ve karşıma oturdu. "Ben hiç dolandırmadan kafamdakileri söyleyeceğim. Süslü cümleler kurmak istiyordum ama her şeyi daha zorlaştırmak istemiyorum. Bu söyleyeceklerimi çekinerek söylüyorum çünkü ben senin üzülmeni istemem! Senin düşüncelerini merak ediyorum. Fakat seni sıkmamak için bu saate kadar duygularımı içimde yaşadım. Sana biraz zaman vermek istedim. Elbette kafanda bir şeyler oluşmuştur ve senden bunları benimle paylaşmanı istiyorum. Ha, biraz daha zaman istersen sana bu süreyi de tanırım..." dedi neredeyse tek nefeste ve sıkıntılı derin bir nefes aldı. Yeterliydi bence bu kadar rol yapmak. Artık konuşmam ve sırtındaki yükü hafifletmem gerekiyordu.

"Teyzeciğim, öncelikle bu kadar şeyi neden içinde taşıdın? Bu konuyla ilgili hüznüm ve öfkem vardı, doğru. Ama yine de gelip benimle konuşsaydın birlikte rahatlardık. Bir daha böyle bir şey olursa lütfen duygularını içine hapsetme! Gel benimle konuş; ağlayacaksak beraber ağlarız, güleceksek de beraber güleriz! Benim ailem sensin... Sen hem annem hem teyzemsin! Bunda anlaşalım ilk olarak. Konumuza dönecek olursak da, ne yapacağıma karar verdim. Eve geldik ve ipucu bulma ümidiyle annemin yazdığı defteri okudum. Aradığım ve duymak istediğim cümlelerle karşılaştım. Annem söyledi yapmam gerekeni ve dediklerini yapacağım. 'Eğer olayları çözemeyeceğini düşündüğün noktadaysan akışına bırak!' diyordu defterde. Ben de öyle yapacağım. Okulumu değiştirmeyeceğim, kalıp mücadele edeceğim! Eminim bir yerde pes edecek Melis. Ben ise istediğim mesleği elime alıp annemin ne hayali varsa gerçekleştireceğim. Ve tabi ki yanımda sen olacaksın teyze! Biz iyi kötü her şeyi birlikte yaşayacağız!" 

Yanına gidip teyzeme sarıldım. Gözleri dolmuştu. O da bana sarıldı ve bir iki dakika öylece kaldık. İkimiz de içimizden birçok şey geçirdik. Buna yemin edebilirim ama ispatlayamam! Zaten iç seslerimiz de susarsa ölürdük. Bazen beynimizin bile durduğu oluyor fakat iç sesimiz susmak bilmiyor. Olsun, varsın susmasın! Eğer konuşmuyor olsaydı ne yapacaktık? İyi ki konuşuyor, konuşuyor da hayatımızı devam ettirmek için geçmek zorunda olduğumuz yolları seçtiriyor bize!

Büyük ihtimalle sarılmayı bıraktığımızda sessizleşmişti içimizdeki biz. Tekrar yerime gidip sandalyeme oturdum ve kahvemi elime aldım. Teyzem elleriyle gözlerini sildi, dönüp kahvesinden bir yudum içti. Onun bu haline bakıp bulunduğumuz hüzünlü atmosferi dağıtmam gerektiğine karar verdim. Boğazımı temizleyip "Burçak abla ile nasıl tanıştınız?" diye bir soru yönelttim ona. "Bir arkadaşım bana kedisini bırakmıştı. Şehir dışına çıkması gerekiyormuş ve başka kimsesi yokmuş kedisini bırakabileceği. Kedinin de aşı zamanı gelmişti. Veterinere götürülmesi gerekiyordu, götürdüm. Veteriner Burçak'ın annesiymiş. Orada karşılaştık ilk olarak. Daha sonra kütüphanede karşılaştık. Kütüphaneye gittiğim günlerden birinde boş yer bulamamıştım. Burçak beni hatırlamış, bana el işareti yapıp masasında yer açtı. O gün birbirimize ısınmaya başladık. Sürekli birlikte çalışıp beraber vakit geçirir olduk. Kendimize yakın hissettik birbirimizi. 'Ruh İkizi' denen şey var ya, benim ruh ikizim de Burçak'tı! Buna emindim. " diyerek özet geçti teyzem. "Peki kafe açmaya nasıl karar verdiniz?" dedim sohbeti uzatmayı amaçlayarak. Teyzem eski neşesine kavuşmuştu sorumla ve bu beni de rahatlatmıştı. "Bir gün hayallerimizden söz açıldı. İkimizin de ortak hayaliymiş bu. Hayallerimizi gerçekleştireceğimize dair birbirimize söz verdik. Bunun için para biriktirmeye başladık. 1- 1,5 yıl sonra yeterli paraya ulaşmıştık. Hemen gidip kafeyi satın aldık. İlk başta gözümüz korktu tabi ki! Kafamızda bir sürü soru işareti vardı. İkimiz de tecrübesiz ve heyecanlıydık ama yine de sakinliğimi koruyordum. Belki de hayatın verdiği yorgunluk vardı. Bu nedenle Burçak'a nazaran daha sakindim. Bu hâlâ böyle! Burçak hâlâ her şey için panik yapar... Kafeyi açtığımız ilk günlerde çok stresliydik. Ne yapmamız gerektiğini, nasıl düzenleyeceğimizi bilmiyorduk. Zamanla her  şey yerine oturdu ve kafemiz bayağı başarılı oldu. Birçok il ve ilçeden müşteri gelmeye başladı. Bize instagram hesabı açmamızı, o şekilde daha başarılı olacağımızı söylediler. Açtık, her şeyi daha büyük bir özenle hazırlayarak yaptığımız sunumları fotoğraf çektik ve hesaba yükledik. Gün geçtikçe hesaba ve kafeye olan ilgi artmaya başladı. Haberlere ve gazetelere çıktık. Böylece hayallerimizi gerçekleştirmekle kalmayıp daha fazlasını başardık." diye anlattı. Çok güzel şeyler yaşamış teyzem. Daha da güzellerini hak ediyor. Anılarında onu kıran, üzen ve sinirlendiren şeyler de var. Sevinçlerini anlatırken bile buruk yanını gösteriyor. Ne kadar gizlemeye çalışsa da yapamıyor. Yavaş yavaş tanıyorum teyzemi. Elbet anlatır kendi hikayesini, o günü sabırsızlıkla bekliyorum, şimdilik aklıma gelen soruları uygun sözcükler kullanarak soruyordum. Teyzem hakkında bu şekilde bilgi elde edebiliyordum. "Peki kafede çalışmayı neden bıraktın?" diye sordum biraz çekinerek. İç çekti, gözleri doldu. Belli ki burada bir şeyler vardı. Kırık olduğu yer burasıydı. "Bunun için biraz zamana ihtiyacım var. Sonra anlatsam?" dedi yaşla dolmuş gözlerini tavana dikmiş bir şekilde. Büyük bir yarası vardı! Belki ayrılık sürecinde. Belki bir şeyleri unutmak istiyor veya tam unutmak üzereydi ben tekrar hatırlattım. Ayy... Ne yaptım ben? Ama bilemezdim ki! En iyisi şu an onu yalnız bırakmak. Hem ben de defteri okumaya geri dönerim. "Peki! Kahve ve sohbet için teşekkür ederim teyzeciğim! Ben odamdayım." deyip sarılarak yanağına bir öpücük kondurdum. Odama girip yavaşça kapıyı kapattım. Yatağıma uzanıp komodine bıraktığım defteri elime aldım ve kaldığım yerden okumaya devam ettim...

MARTILARA SEVDALI KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin