Karakoldaydık. Zar zor kendime gelmiştim. Başımı Somer'in omzuna yaslamıştım ve sorgu odasına çağrılmayı bekliyordum. İçeride ne anlatacaktım onu da bilmiyordum. Ne yaşamıştım ben? Neyin içerisindeydim? Konuşmayı bırak düşünmek istemiyordum. Hâlâ titriyordum, midem bulanıyordu. Çok üşüyordum. Gözlerimde yaşlarım bekliyordu ve onlar sayesinde biraz da olsa sıcaklık vardı vücudumda.
Şu an mutlu olmam gereken bir konumdaydım, başım Somer'in omzunda ve elim elindeydi. Bu şekilde gün batımı izleyebilirdik ya da bir park bankına oturup geleceğimizi düşünerek hayal kurabilirdik fakat karakol koridorundaki sandalyelerde oturmuş sorgulanmayı bekliyorduk.
"Tamay," dedi Somer. "İyi misin? Biraz daha kendinde misin?" diye devam etti. Yalnızca başımı salladım. Konuşabilecek gibi hissetmiyordum. Boğazımda bir yumru vardı. "Tamay Köksal" dedi sorgu odasından çıkan polis ve eliyle içeriyi işaret etti. Somer kolumdan tuttu, bana destek oldu ve içeri girdik. Orta yaşlarda, kahverengi ceketli bir adam benim karşımdaki sandalyeye oturdu. Boğazını temizleyerek söze girdi. "Kaç yıldır başkomiserlik yapıyorum fakat bu olaylar çok derinden yaralıyor beni. Üstelik sen kızıma çok benziyorsun!" dedi, ardından renkli gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Elinin tersiyle yaşı silip burnunu çekerek devam etti. "Biliyorum, konuşmak istemiyorsun ama o pisliği tıkabilmek için olayla ilgili sorular sormam lazım. O ev kimindi mesela?"
Konuşmak için kendimi zorlamalıydım ve öyle de yaptım. "Te- teyzemin arkadaşının evi."
"Peki orada ne yapıyordun?"
"Ben yurtta kalıyorum ama hafta sonları teyzemin yanında kalmama izin veriliyor. Bugün de Burçak ablanın evinde kalacaktık teyzemle."
"Onlar neredeydi? Evde neden tektin?"
"Teyzem, Burçak ablayı hava alanına bırakacaktı. Ben de evde kaldım." Neden evde kalmıştım ki? Neden ben de onlarla gitmemiştim?
"Anlıyorum" dedi. Önündeki kağıda benim söylediklerimi not alıyordu. "O nasıl girdi eve?" dediği anda kalbimi buz kapladı. Duruşumu dikleştirmeye çalıştım. Çenem kasıldı. Sakin olmaya çalışarak anlatmaya başladım. "Kapı çaldı, teyzem gelmiştir diye açtım. Karşımda onu gördüm. 'Buyurun?' dedim. 'Burada bir bayan vardı ona baktım ama sen de olur' dedi bana... 'Ne istemiştiniz?' diye sordum. Eve girdi ve ben de... İçeri koştum hemen. Arkamdan geldi. Bu kovalama biraz sürdü ama..." dedim ve iç çektim. Gözyaşlarım düşmeye başladı. Nefes alamıyordum ve çenem titriyordu. "Sakinleşince anlat, beklerim seni." dedi başkomiser. Somer elimi daha sıkı tuttu. Bir eliyle de saçlarımı okşuyordu. Eğildi ve "Ben yanındayım!" diye fısıldadı. Kendimi biraz toparlayıp kaldığım yerden devam ettim. "Beni bir köşeye sıkıştırdı. Önce saçlarıma dokundu, beni bırakması için yalvardım." dedim ve Somer elini saçlarımdan çekti. Bacağına koyup yumruğunu sıktı. Derin bir nefes aldım. "Sonra 'Bir şey olmayacak' deyip öpmeye başladı..." dedim ve dayanamayıp kendimi bıraktım artık. Titreye titreye ağlıyordum. Somer sarıldı sıkıca. Ona sarılmaya gücüm yoktu, vücudum ağırlaşmıştı. Başkomiser ayağa kalktı ve hızlı adımlarla dışarı çıktı. Ben kendimi durduramıyordum. Ağlamalarım hıçkırıklara dönüşmüştü.
Aklımdan tek bir düşünce geçiyordu: O pisliği öldürmek istiyordum! Şimdi anlıyordum birçok şeye maruz kalıp kendini korumak için kendine saldıran caniyi öldürenleri... İnsan ne kadar "Anlıyorum, hissediyorum" dese de başına gelmeden anlayamıyormuş, bunu fark ettim. Asıl şimdi avukat olmaya karar vermiştim. O; kimsesiz, şiddet gören ve zorbalığa uğramış insanları, özellikle kadınları savunup onları korumak için elimden geleni yapacağım...
Başkomiser elinde iki şişe su ile geri geldi. Somer kollarını gevşetip elleriyle yüzümü sildi. Şişeyi açarak bana verdi. Başkomiser boğazını temizleyip söze girdi. "Tamay senin anlatacakların bitti sanırım. Evet, çok zor ve canice bu yaşadıkların. Ama sen buna rağmen güçlü kalabildin. Burada bu tür olayları yaşayan insanlarla iç içeyim ve çoğu, onlara tekrar musallat olunmasından korktukları için yaşadıkları olayları anlatmaktan çekinip o pisliklerin serbest kalmalarına zemin hazırlıyorlar. Sen çok cesurdun ve merak etme elimden gelenin fazlasını yapacağım. Sana gelelim delikanlı, senin orada ne işin vardı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARTILARA SEVDALI KIZ
Roman pour AdolescentsTamay, bebekliğinden itibaren yaşamını sürdüğü yetimhanede her şeyden habersiz son günlerini geçiriyordu. Teyzesinin yıllar süren aramasının sonucunda kendisini bulmasıyla bir aileye sahip olan Tamay, geçmişini annesinin ölmeden önce ona yazdığı def...