Bazen bir felakete yaklaştığını hisseder insan. Tam da o yerdeyim. Büyük olaylar gelecek başıma hissediyorum ancak bu bildiğimiz afetlere benzemiyor. Önlem alamadan elim kolum bağlı ecelimi bekliyorum. Yine mucizelere inanmalı mıyım? Beni kurtaracak bir kahraman bulur muyum? Ya da eskisi gibi karanlığıma çekilip dünyamın başıma yıkılışını mı izlemeliyim?
Zarfın üzerinde yazan yedi harfe bakıyordum sadece. Bartu koluma dokununca ona baktım. "Tamay iyi misin?" dedi. Boğazımı temizleyerek Efsun Hanım'a döndüm. "Efsun Hanım benim eşyalarımı toplamam lazım. Çıkabilir miyim? Teyzem gelince yanınıza gelirim." dedim ayağa kalkarak. Başını sallayıp eliyle "gidebilirsin" anlamında işaret yaptı. Bartu da peşimden gelip "Tamay konuşabilir miyiz? Ben bu tavırlarından çok sıkıldım." dedi arkamdan. "Olur, konuşalım. Ama önce mektuba bakmalıyım." dedim zarfı sallayarak. "Peki, terasta seni bekliyorum!" dedi ve yanımdan soğuk bir şekilde geçerek merdivenlere ilerledi. Ben de eski odama çıkıp yatağıma bıraktım kendimi. Sanki olanlar beynimi yoruyordu ve kafam ağır basıyordu. Sürekli yatmak istiyordum ancak bela mıknatısı olduğum için uzanmak bile bana ödüldü. Derin bir nefes alıp oturur vaziyete geldim. Zarfı açıp mektubu çıkardım. Neler bekliyordu beni kim bilir?
"Belki benden sıkıldın, belki kızgınsın bana. 'Neden çıkmıyor karşıma?' diye düşünüyor olabilirsin ancak çok az zamana ihtiyacım var. Gün gelecek her şeyi öğreneceksin. O zaman da gitmediğim için bana kızacaksın. Olsun, yanında olayım da elbet sinirin geçer. Güzel gözlerinden öpüyorum." YABANCI
Evet, korkaklık yapıp karşıma çıkmadığı için ona kızıyorum içten içe. Peki, karşıma çıktığında kızacağımı düşündüğü konu ne? "Yabancı" ile ilgili tonlarca soru var kafamda. Mesela benim muhatap olduğum bu kişi kaç yaşında? Annemi nereden tanıyor? Beni nasıl buldu? Neden zamana ihtiyacı var? Neden sürekli peşimde? Ne zaman karşıma çıkacak? Ne şekilde bırakacak korkaklığı?
Bu soruların elbetteki belli cevapları vardı fakat dediği gibi zamanı vardı cevapların da. Bir gün kafamın içindeki soru işaretleri teker teker silinecekti. O zamana kadar "Yabancı" gizlenmeye devam edecekti.
Terasa, Bartu'nun yanına gittim. Ayaktaydı, uzaklara bakıyordu. Dalmadığına emindim çünkü yanına vardığımda gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. "Bana tek bir neden söyle Tamay! Geçerli tek bir neden..." dedi sesini alçaltarak. "Bilmiyorum Bartu. Neden böyle davrandığımı ben de bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki biz yalnızca kardeşiz ve aramızdaki mesafeyi bu şekilde korumalıyız." dedim, yüzüne baktığımda gözlerinin hâlâ kapalı olduğunu gördüm. "Hatırlıyor musun, küçükken bir şeylerden sıkıldığımızda ya da öfkelendiğimizde buraya çıkardık? Artık bizim mekânımızdı burası. Yasak olmasına rağmen gece kaçıp buraya gelirdim ve saatlerce, içimizdeki o kötü hisler geçene kadar sarılarak iyileştirirdik birbirimizi. Daha sonra harçlıklarımızı biriktirip daha yaşanabilir hale getirdik burayı. Rengarenk minderler, renkli led ışıklar, iki tane fener ve kocaman bir şemsiye almıştık. Bize aitti burası. Kimseler giremezdi aramıza, kimseler ayıramazdı bizi. Efsun Hanım bile... Kaç kere ceza verdi, birbirimizle görüşmeyi yasakladı. Defalarca bağırdı bana ama her seferinde önüme geçip beni savundun sen. Şimdi ise bir başkasının önüne geçip bana sert çıkıyorsun. Kim için Tamay? 'Sevgilim' dediğin adamı ne kadar tanıyorsun da senin her zor zamanında, geçmişinde yanında olan bu adama karşı onu koruyorsun? Bu canımı çok acıttı... Ve ben eski zamanlarımızı, her koşulda yanımda olan; bal rengi saçlara sahip o küçük savaşçıyı istiyorum. O Tamay'ı özlüyorum..." dedi dolu dolu gözleriyle bana bakarak. Eskiden gözlerinin dolu olduğunu görsem bağrıma basmaya çalışırdım acılarıyla birlikte. Fakat onu itici gösteren bir şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARTILARA SEVDALI KIZ
Novela JuvenilTamay, bebekliğinden itibaren yaşamını sürdüğü yetimhanede her şeyden habersiz son günlerini geçiriyordu. Teyzesinin yıllar süren aramasının sonucunda kendisini bulmasıyla bir aileye sahip olan Tamay, geçmişini annesinin ölmeden önce ona yazdığı def...