Aidan'ın temsiliydi ölümü simgeleyen kan. Kanla çevrili yüzünde saklıydı gerçekleri. Bu gerçekler ona ya ölümü verecekti ya yaşamı.
Artık savaş çanları çalınmış, yaşam ve ölüm arasındaki çizgi de ilerliyordu. Ya ölümün siyahlığını tadacaktı ya da ta...
Acemice yazdığım bu kurguyu tekrardan düzenleme kararı aldım. Hâlâ ufak tefek yanlışlar ve acemilikler yapmış olabilirim.
-Not olarak geçeyim bu kurgu 2022'nin yazında yazılmıştır.-
Edebiyat ve betimleme konusunda kendime güvensemde diyalog yazma konusunda biraz eksik hissediyorum. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum o yüzden sevmediğiniz kısımlarda açıkça yorum yaparsanız sevinirim. Yazım yanlışım varsa yine aynı şekilde belirtin lütfen.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yazmayı unutmayın. İyi okumalar.
1. BÖLÜM: "ÖLÜNÜN KIYAMETİ"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Vampir krallığı, Aidan
Bazı savaşlar beraberinde kıyameti getirir. O savaş çanları çalındığında kalbim kana, aklım ise karanlığa bulanırdı. Aklımdaki şeytanlar, zihnimdeki fısıldamalarını artırdı. Fısıltılar çığ gibi büyüdü, aklıma hükmetti şeytanlar. O kadar çok fısıltı duydum ki kalbimin sesine sağır oldum. Kalbim beni doğuştan terk etmeseydi ona sağır olduğum için o da giderdi belki de. O da gitseydi; durağan kalbimin yokluğunu yadırgamasamda varlığını artık hissedemezdim. Gerçi bir kalbim var mıydı? Onu en son ne zaman hissetmiştim? Hatırlamıyordum.
Hep o küçümsediğim, küçük gördüğüm sıradan insanlardan olmak isterdim. Atan bir kalbinin olması, o kalbinin göğsüne hızla çarpması nasıl bir duyguydu? En önemlisi göğsünün ortasındaki kalbi hissetmek, onun sesini dinlemek nasıldı ki?
Kalbim yalnızca bir gülün dikenleri ile sarmalanmış, kanın kıpkırmızı rengini almış et parçasıydı.
Gül.
Gül gibi her zerrem kıpkırmızı. Kimseler ulaşmasın diye dikenler ile çevriliydi. Dikenlerine her dokunulduğunda parmaklarından akan damla damla kan, kan kırmızısı yapraklarıma bulaşırdı. Yapraklarımın, gülün o sarhoş edebilecek kadar güzel olan kokunun yerini kan kokusu alırdı. Her zerrem kanlı iken yapraklarıma da bulaşmıştı.
Kan ve ölüm hiç kimsenin yakasını bırakmazdı. Bir vampir, kurt, insan veya cadı olsan bile. Kana ulaşıldığında ölüm gelirdi beraberinde. Ve tek bir ölü bir kıyametti aslında. Bulaşırdı artık kan her yerlerine. Belki ellerine, kalbine, aklına...
Şimdi bu kıyamette herkes kana bulanmıştı. Ellerinde, aklında ve kalbinde bir kara leke gibi yapışan kanı hiçbir zaman temize çekemiyceklerdi. Kendimi bildim bileli olan bu kan onların aksine benim için kan değil hırstı.