Cehennem kapısından çıktığımız anda Hoseok yanıma gelip sıkıca sarıldı bana ve ben şaşkınlıkla kalakaldım.
"Özür dilerim, özür dilerim bu aptal kaçırdı seni, daha ilk günden güvenini sarstım, özür dilerim."
Benim konuşmama imkan bırakmadan Aradia'nın üzerine yürüdüğünde Jimin sıkıca tuttu onu ve kendisine çekti.
"Aptal! Nasıl alırsın onu, nasıl yaparsın, ha?! Ben kendimizi aklamaya çalışırken nasıl sözümü yere düşürürsün?!"
"Hoseok, Hoseok sakin ol, ben iyiyim. Gerçekten, sorun yok. Ymir ile tanıştırdı beni, sorun yok."
Jimin'in nefesi içine kaçtı ve bir adım attı geriye doğru. Buğulu bakışlarının arasından anlamaz gibi bakıyordu bana, ona dönüp yanına yaklaştım ve fısıldadım.
"O fiziksel acı çekmiyor. Cezası, aşıkları cezalandırmak. Seni seviyor ve her daim bekliyor, böyle söylememi istedi."
Gözlerinden dökülen yaşlarla beraber hıçkırıp gülümsedi bana ve boynuma atladı.
"Seni başta hiç sevmedim ama şimdi, bana bu evrende sahip olduğum en güzel varlıkla ilgili haber getirdin. Aptalsın, biraz agresif ve sinirlisin ama sanırım seni seviyor gibiyim."
"Sağ ol ya, çok mutlu oldum aptal olduğumu düşünmene karşılık."
Kıkırdayıp geri çekildiğinde Aradia ve Hoseok laf dalaşına girmişti.
"Seni abime söyleyeceğim."
"Bir de selam söyle benden. Geri zekalı, delirttin beni evin içinde."
"Ne var ya! Merak ettim kaçan ruhun aradığı oğlunu! Ymir de getirsene diyince, sizin içeride olduğunuzu hiç anlamamıştım."
"Bana bak Aradia, sevgilimden uzak dur. Yanında çok dolaşmaya başlamışsın, haberleri alıyorum."
"Bana bak Janesis, ben lezbiyenim, ukenle işim olmaz, korkma."
Onlar birbirlerine kötü kötü bakarken başka bir kapıdan çıkan bedenle Hoseok'a yaklaştım biraz.
"Belphegor seni çağırıyor Jim."
Kulağa müzik gibi gelen sesiyle Jimin yutkundu ve benim de bakışlarım ona döndü.
"Yoongi'nin babası niye çağırıyor ki onu?"
"Tanrım, tembelliğin lordu gerçekten var ve onun hakkında konuşuyorlar. Belki de aramızda yalnızca birkaç metre falan var."
Kendi kendime mırıldanmamın ardından hızla çarpan kalbimi sakinleştirmek için derin bir nefes alıp verdim ve üzerimde hissettiğim yabancı gözlerle sıçrayıp biraz daha yanaştım Hoseok'a.
Bir kere, diğerleri gibi acayip güzeldi. Onlsrı gördükten sonra dünyadaki erkeklere ve kadınlara bakış açım değişmişti.
Kısa saeı saçları, dolgun dudakları ve geniş omuzlarıyla elindeki çöreği iştahla yerken onun kim olduğunu az çok anlamıştım.
"Bu kim?"
"Az ye Sycorax, çatlayacaksın yakında."
"Ben mi? Güldürme beni Hobie, ben o günahın ta kendisiyim."
"Beelzebub'un oğlu, oburluğun lordu Sycorax."
Fısıltım ortamdaki sessizliği yardığında sarışın şeytan gözlerini tüm bedenimde gezdirip tamamen bana döndü.
"Ve sen?"
"Taehyung. Kim Taehyung."
"Kaçan ruhun oğlunu mu getirdiniz adamı buraya çekmek için?"