Bence siz heyecandan dolayı daldığınızdan oy ve yorum atmayı unutuyorsunuz, hatırlatim dedim.
Bolca yorum istiyorum, Frezyalarım beni kırmaz, değil mi???
İyi okumalar. 💜
By Amethyst ✨
...
On İki Görev'i tamamlayacak olmamız biraz gericiydi. İkimiz de şeytanın tohumları olsak da bir tanrının bile zor yendiği varlıkları avlamaya çalışıyorduk.
"Bitti sonunda. Kendi pençesiyle bile aşırı zordu, Yüce Lucifer, her seferinde bu kadar uğraşacak mıyız gerçekten?"
Jeongguk yakınarak yüzünü buruşturduğunda sırıtıp derin bir nefes verdim ve elimdeki pençeyi bıraktım.
Aslanın postunu yüzmeyi bitirmemizle anahtar yeniden parlamaya başlamıştı. Jeongguk yanıma gelip elimi tutmuş, tam dudaklarını aralayıp bir şey söyleyecekken resmen yer yerinden oynadı. Öyle şiddetli bir depremle savrulduk ki ikimiz de b ir yerlere savrulduk. Ayağa kalkmaya çalıştığımızda şiddeti artıyordu. Jeongguk'a doğru emeklediğimde sırtını ağaca yaslayıp ayağa kalkmıştı, beni de tutup kendisine çektiğinde boynuna sarıldım. Beni iyice kendisine çekip güvene almaya çalışırken depremin şiddetine dayanamayan kayalar dağdan kopup vadiyi doldurmaya başlamıştı. Ayakta duramasak da yerimizde küçülüp kayalardan korunmayı denedik, Jeongguk sinirle hırlayıp küfürler ediyordu. Üzerime kapanmaya çalışıyordu, beni korumaya uğraşıyordu ama benim de tek derdim ona zarar gelmemesiydi.
"Siktiğimin Poseidon'u! İlk görevi tamamladık diye yolumuza taş koymaya çalışıyorlar!"
Bir ağaca sırtımızı yasladığımızda onu sakinleştirmek için boynunda ve ensesinde parmaklarımı gezdirdiğimde derin nefes sesleri sekteye uğradı ve sakinleşti. Ben orda onu sakinleştirmeye çalışırken kulağımı dolduran sese kulak kesildim.
Su sesi.
Bir yerden yoğun bir su sesi geliyordu.
Üzerine bastığımız toprak yumuşamaya başladığında bakışlarım yeri buldu ve panikle sakinleşmeye ve sabit durmaya çalışan adamımın kolunu tuttum. Jeongguk baktığım yere baktığında yüksek sesli bir küfür daha edip yavaşça bataklığa dönen ve bazı yerlerde yükselen suda göz gezdirmişti.
"Siktir, burayı gerçekten de bir vadi yapacaklar Jeongguk! Suyla doluyor!"
Bakışlarını bana çevirdiğinde yeniden sinirle dolduğunu fark ettim, benim korktuğumu gördükçe daha da deliriyor gibiydi. Yavaşça yere gömülmeye başladığımızda yerinde çırpınıp kurtulmaya çalıştı.
"Yapma bebeğim, bataklığa dönüştü kıpırdama! Anahtarı çıkar hadi, sabit duruyoruz!"
Jeongguk anahtarı avuçları arasına alıp elimi tuttuğunda gözlerimi kapatmama olanak bırakmadan sıradaki durağımız için bizi hiçliğin içerisine çektiğinde şaşkınlıkla etrafıma bakındım, zira gerçekten hiçbir şey yoktu, renk bile. Hiçliğin ortasındaydım ve kendimde değil gibiydim. Yerimden kıpırdayamıyordum ama sarsılmaya devam ediyordum, önce sesler, sonra his geldi.
"Taehyung, kendine gel bebeğim!"
Jeongguk'un sesini duyduğumda açık gözlerimi ona baktım ve yutkundum.
"Özür dilerim, acele ettim. Gözlerini kapamana fırsat vermedim sana. İyi misin güzelim?"
"İyiyim, iyiyim sorun yok. Geldim kendime."
Ensesindeki saçları okşayıp hafifçe gülümsediğimde o da bana gülümsedi ve parmaklarını yanağıma sarıp dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. Geriye çekildiğinde etrafına bakınmıştı, ben de o sırada yalnızca muntazam yüzünde bakışlarımı gezdiriyordum.