Jeongguk güzel bir rahatlama seansının ardından beni sevmeye devam etmişti. Geceyi orada geçireceğimiz kesinleştiğinde sıcak bedenine biraz daha sokulup saçlarımın arasına giren burnuyla gözlerimi kapadım. Sürekli öpücüklere boğuyordu beni, Hoseok'un dediği tutmuştu.
Kendime aşık edeyim derken daha fena aşık olmuştum.
"Ne düşünüyorsun?"
Mırıltılı sesiyle kafamı kaldırdım, dudaklarını hemen sağ gözümün altına bastırdı. Titrek bir nefes çektim içime ve kucağına yerleştim.
"Bana aşık olmadığını söylediğinde kendi kendime hırslandım. Seni peşimde köle yapacak ama yüzüne bakmayacaktım. Hoseok da anlamıştı bu planımı. Bana demişti ki onu kendine aşık etmeye çalışırken daha fenası seni bulacak. Haklıymış."
"Bak sen benim ateş topuma ya. Demek beni peşinde köle yapacaktın, hm? Başardın."
Karanlıkta parıldayan mavi irislerine dikkatle bakıp parmaklarımı yanaklarına sardım. Dudaklarını yalayıp gülümsedi.
"Ben, Karanlık Lord'um. Lucifer'ın tek veliahtı, parlak sabah yıldızıyım. Tanrılar bile çekinir benden. Taehyung, ben, ben herkesi yenebilirim ama, seni yenemiyorum."
Parlayan gözleriyle ben de gülümsedim ve yaklaşıp dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Ufak ufak, onlarca öpücük bıraktı dudaklarıma, her seferinde daha çok kesildi nefesim, İlk kez öpüyormuş gibi heyecanla doldum, yeniden ve yeniden aşık oldum, aşkı oldum.
"Taehyung, sen ne yaptın bana, hm? Bu neyin büyüsü, nasıl hissedebilirim böyle? Sana baktıkça savunmasız ve çocuk gibi hissediyorum. Göğsüne sokulmak, bunca zamandır bilmediğim huzurla uyumak, günlerce tenini öpmek istiyorum."
Alnımı alnına yaslayıp derin bir nefes verdiğimde belimdeki parmaklarını sıkılaştırdı ve beni kasıklarına değin çekti.
"Bunu yapabilirsin, istediğin her şeyi hem de. Jeongguk, tamamen seninleyim. Ben, bu kadar yoğun hissedeceğimi düşünmemiştim, yemin ederim. Sıradan bir insandım, çalışıp para kazanır, ardından evime dönüp pineklerdim. Ben, çok sıradandım, gerçekten. Sonra, bir lahit. Onu gördüğümde bile içimde garip hisler belirmişti, lahitten çıkan kiklop tüm çalışma arkadaşlarımı gözlerimin önünde parçaladı. Sonrasında Jimin geldi yanıma, beni evime götüreceğini söyledi, kim olduğunu da söylediğinde hepinizle teker teker tanışacağımın farkına varmıştım. Ardından Namjoon, Hoseok, Yoongi, Seokjin ve sen. Sen."
Dudaklarımı dudaklarına yeniden bastırıp uzun bir öpücük bıraktım bu kez. Belimdeki parmaklarını sırtıma çıkarıp göğüslerimizi birleştirdi ve nefes nefese ayrıldı dudaklarımdan.
"Sana hayran olmuştum. Mavi gözlerine, farklı tarzına, diğerleri gibi kül kokmayışına, sert sesine, yemin ederim Jeongguk, seni görür görmez seni anlatmaya bambaşka bir sayfa açmam gerektiğini biliyordum."
Hafifçe sırıttığında gülüşünden öptüm ve kafamı göğsüne yaslayıp bacaklarına kaydım. Beni sıkıca sarıp dudaklarını saçlarıma bastırıp derin bir nefes almıştı.
"Uyuyacak mısın?"
Mırıltımla beni biraz daha kendisine çekti ve hissettiğim kadarıyla kafasını iki yana salladı.
"İhtiyacım yok, kokunu solusam yeter."
Kıkırdadım ve kafamı yasladığım göğsünü öpüp yeniden yanağımı yasladım. Gözlerimi kapadığımda hissettiğim son şey Jeongguk'un saçlarımın arasına içimi hoş edecek bir öpücük bırakarak yanağını yaslamasıydı.