"Biz, biz kazandık mı şimdi?"
Şaşkın çıkan sesimle Jeongguk kocaman bir kahkaha atıp yanıma gelmiş, beni kucaklayıp etrafında döndürmüştü.
"Bitti bebeğim, her şey bitti. Lucifer yükseldi, biz kazandık. Şeytanlar kazandı, her şey artık bizim."
Ensesindeki saçlara sıkıca tutunup gülümsedim, ardından kazandığımızı tam olarak idrak ettim, biz Tanrılar'ı yenmiş, onları Tartaros'un dibine gömmüştük. Kendi atalarına zulmedenleri onların yanına göndermiştik, biz gerçekten başarmıştık.
"Jeongguk, aşkım, biz başardık. Kazandık, artık özgürüz."
Dudaklarına sevinçle atlayıp sert bir öpücük verdim ona, geri çekildiğimde mest olmuş gibi bakıyordu.
"Sen beni böyle öpeceksen eğer, karşımda hiçbir şey duramaz yalnız."
Boynuna atladım kıkırdayarak. Herkes birbirine sarılıp kazanmanın haklı sevincini yaşıyordu. Bakışlarım Jeongguk'un arkasından babamı buldu, yanında da minyon tipli, oldukça güzel, alımlı bir kadın vardı. İkisinin de bakışları benim üzerimde geziyordu heyecanla, ama kadının bakışları daha bir garipti. Hüznü ve mutluluğu aynı anda görmüştüm puslu bakışlarda, yanıma gelmek istiyor gibiydi ama emin de olamıyordu. Etrafa yaydığı auradan bir Tanrıça olduğunu belli ediyordu.
Hal ve tavırlarından ise benden daha fazla uzak kalmak istemeyen, oldukça yakınımdan olan biri olduğunu, annem olduğunu belli ediyordu.
"Triton, güneşim, bir tanem."
Daha fazla kendisini tutamadan yanıma geldiğinde Jeongguk geri çekilecekti bize alan tanımak için ama izin vermeden elini tuttum sıkıca. Biraz gerilmiştim ve şu anda bana en yakın olan, en çok güvendiğim kişi oydu, birazcık uzaklaşmasına bile tahammülüm olamazdı.
Aynı şekilde elimi sıkıca tutup dudaklarını omzuma bastırdı ve benden fazla uzaklaşmadan hemen arkama geçti, vücudu benimkiyle yakın temas içindeydi, o yüzden rahatlamış bir nefes verip solgun bakışların sahibine baktım.
Ellerini bana uzattığında onu kırmamak, üzmemek için tuttum, anında içime öyle bir sıcaklık yayıldı ki burnum sızlar gibi oldu. Annemdi, bu kadın benim annemdi ve çok sıcak, tanıdık hissettiriyordu. Puslu bakışları baki olsa da parıl parıl bakıyordu, parmakları yavaşça yanağıma tırmandı.
"Oğlum, sen, cidden kocaman olmuşsun."
Kıkırdadım ve parmaklarına tutundum, bakışları şok olmuş bir edayla yanağımda duran ellerimize takıldı. Ardından birden bire yüzünü buruşturmuş, ağlayarak boynuma atlamıştı. Ciddi manada atlamıştı çünkü o kadar minyondu ki boynuma sarıldığında ayakları yerden kesilmişti. Bu tatlı ana karşılık gülümsedim ve ben de sıkıca sarıldım ona. Farklı hissediyordum, tamamlanmış gibiydim, Tanrım! Artık bir ailem vardı! Canımdan çok sevdiğim bir eşim, babam ve şimdi de annem çıkmıştı ortaya.
"Seni çok özledim, bir tanem, biricik güneşim, çok özledim seni. Çok zordu, sensizlik yemin ederim çok zordu ama zarar görmemen için, tanınmaman için ayrılmak zorundaydık. Artık geçti, her zaman yanında olacağım."
Geri çekilip yanaklarımı avuçlarının arasına alıp sıkıca tutundu bana ve parlayan bakışlarını tüm yüzümde gezdirmeye başladı.
"Tatlı oğlum benim, Triton, çok büyümüşsün ama sen."
Yüzü yeniden buruşmuştu, burnunu çekip içine sokmak istermiş gibi tekrardan sarıldığında babam gülüp annemi hafifçe çekiştirmişti.
"Ate, o artık bizimle. Tüm özlemini birden çıkarmaya çalışma, yapamazsın da zaten, ben hala deliler gibi özlüyorum onu, senden daha fazla vakit geçirmiş olmama rağmen. Onu biraz eşiyle yalnız bırakalım, oğlumuz bizimle, hadi güzelim."
