"Jeongguk, gerçekten iyisin değil mi?"
Dikkatli bir şekilde yürümesine yardımcı olup çalıların arkasına getirmiştim onu, arkamızda iri gövdeli bir ağaç vardı, bizi burada bulmaları mümkün değildi.
"Gerçekten iyiyim Taehyung, sırtım ağrıyor biraz, geçer o da. Sen onları falan boş ver, az önce olanları konuşmalıyız bence? Benim için neler yaptın öyle bakayım?"
"Senin için değildi, kendimi de düşündüm."
Bakışlarımı kaçırıp mırıldandığımda parmaklarını saçlarımda gezdirip beni göğsüne çekti ve arkasındaki ağaca iyice yaslandı.
"Öyle mi? Ona zarar vermenize asla izin vermem, diyordun? Hayırdır, onu da mı kendin için söyledin yoksa?"
"Jeongguk, öldürürüm seni, sus."
"O kadar tatlısın ki, yemin ederim, o kadar tatlısın ki seni yiyip bitirmek istiyorum."
Yüzümü göğsüne gömüp mızıldandığımda yeniden gülmüş, sarı saçlarıma minik bir öpücük bırakıp bana iyice sarılmıştı.
"Burada uyuyalım şimdi, sabah yola devam ederiz."
"Gece biz uyurken üzerimize bir şeyler atlamaz umarım."
"Atlarsa sen kurtarırsın bizi, sorun olmaz."
"Jeongguk, şaka yapmıyorum bak ben."
"Korkma, atlamaz. Burada görülmemiz bile olanaksız, eğer çok çekiniyorsan uyumam ben, ihtiyacım da yok nasıl olsa, sen yeni dönüştüğünden uykuya ihtiyaç duyabilirsin hala."
"Yarın zorlanmazsın değil mi uyumazsan?"
"Hayır güzelim, zorlanmam."
Gülümseyerek alnımdaki saçlarımı itmiş, açılan yere uzun bir öpücük bırakıp geri çekilmişti.
"Bana biraz kendinden bahsetsene."
Göğsüne çenemi yaslayıp kirpiklerimin altından ona baktığımda dudaklarını birbirine bastırıp saçlarımı okşamaya devam etmişti.
"Uyumak istemiyorsun sanırım."
"Sesini duymak daha güzel geldi gözüme birden."
Yutkunup bakakalmıştı bana, bense ne dediğimi sonradan kavramıştım, aynı şekilde gözlerinim içine bakakaldım. Ancak o fazla uzatmadan konuşmaya başladı, çok farklı bakmaya başlamıştı yeniden. Sanki, atmayı bırakan kalbimi çılgınlar gibi attıracak bir bakıştı.
"O zaman, ben Jarnsaxa, arkadaş arasında ve Dünya'da ise Jeongguk. Kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum ama babam cennetten kovulduktan kısa bir süre sonra doğduğumu biliyorum. Hm, en sevdiğim renklerden falan mı bahsetmem gerekiyor şimdi?"
Kıkırdayıp kafamı iki yana salladım ve bakışlarımı yeniden ona diktim.
"Hayır, bilmiyorum ya da, kendin hakkında bilgi ver işte."
"Tamam, insanların yaptığı şeylere küçüklükten beri özenmişimdir. Arkadaşlarının evlerinde kalmalarına, dövme ya da piercinge işte. İnsan olmayı ve yaşlanıp ölmeyi isterdim hep. Cehennem'de onca acı içinde çığlıklar atan varlıkların arasında büyüdüm ve şaşırılmayacak bir şekilde buna alıştım. Şimdi Cehennem'i tabii ki de seviyorum ama yine de sıradan biri olmak isterdim. Biriyle tanışmak, aptal aptal flörtleşmek, ona kur yapmak, aşık olmak, sevmek ve sevdiğim kadar da sevilmek. Evlenmek ve belki de daha ilerisi, bir çocuk sahibi olmak."
"Bunları hala yapabilirsin Jeongguk, şeytan olman aşık olmana, sevmene ya da sevilmene engel değil ki."
Yumuşacık bir sesle onu telkin etmeye çalışıyordum, bana ne oluyordu bilmek istemiyordum.