(Hyunjin'in ağzından)
Ellerim hâlâ bebeğime kaybettiğime inanmıyormuşcasına karnımda geziyordu nazikçe, cidden gitmişti.. bebeğim, bebeğimiz, gitmişti. Çalan kapıyla oturduğum yerden ayaklandım ve girişe yöneldim, gelenin Minho olduğunu biliyordum zaten bu yüzden seslenmeye ihtiyaç duymadan kapıyı açtım. Ellerindeki dolu poşetlerle bana gülümseyen adama baktım bir süre, gözlerinin için kan ağlıyor ama benim mutlu olmam için sürekli gülümsüyordu. Bende onu kırmak istemediğimden yanında hiç somurtmuyor bebekten bahsetmiyordum ki bunun onun suçu olduğunu düşünmesini istemezdim.
"Sana en sevdiğin abur cuburları aldım ve de o akşam barda içtiğimiz şaraptan aldım, eski günleri yad etmeye ne dersin bi'tanem?"
Güldüm ve başımla onayladım nazikçe onu, bu iyi bir fikir olabilirdi. Böylece ikimizde karamsar ev havasından uzaklaşmış olacaktık, biraz olsun -gerçekten- gülümseyecektik. Poşetlere uzanıp birkaç tanesini aldım ve mutfağa doğru yürümeye başladım, Minho'nun da hemen arkamdan geldiğini biliyordum.
"Hyunjin'im haftaya bir iş gezisine gideceğim ve ne zaman dönerim bilmiyorum, yanlız kalman senin için sorun olur mu?"
Sorusuna karşılık duraksadım ve poşetleri mutfak masasının üstüne yerleştirdikten sonra tam arkamda duran Minho'ya döndüm, daha yeni düşüşten çıkmışken iş gezisi için gidiyordu.. İkimizin birbirine destek olması gereken bir zamanda işler ile kafasını bunaltacaktı o, ya ben? Bende çalışmak istiyordum.
"Gerçekten mi? Daha yeni bebeğimizi kaybetmişken gidecek misin cidden Minho?"
Sesimin titrediğini hissediyordum, masanın kenarına tutunup destek aldım ve gözlerim direkt olarak karşımdaki bedenin gözlerine nüfus etmişti. Ciddiydi, şaka yapmıyordu.
"Biliyorum ikimizde kötü durumdayız ama işlerimi aksatmaya devam edersem ileride çocuğumuza bakmak için paramız olmayacak."
Çocuğumuz dediği anda afalladım ve elimi susması için uzatıp gözlerimi kapattım, o da biliyordu çocuğumuzun olmadığını ne diye şimdi böyle bir şey demişti ki?
"Özür dilerim Hyunjin öyle demek istemedim, ileride hazır olduğumuzda tekrardan bir bebek sahibi olabiliriz diye düşünmüştüm."
Başımı hayır anlamında salladım ve sandalyeyi çekip yavaşça oturdum, ellerim, bacaklarım, vücudumun her bir yanı zangır zangır titriyordu. Ben aynı acıyı tekrar kaldıramazdım ve sen çocuktan bahsediyordun..
"Minho beni yanlız bırakmanı istiyorum, iş gezisine derhal yarın gidebilirsin. Ben iyiyim ve sensiz daha iyi olacağıma inanıyorum."
Son söylediğim cümlenin ağırlığını farkettiğimde çok geç olmuştu, Minho'nun elindeki poşetler aniden yerle buluşmuştu. Minho'nun gözleri kıpkırmızı kesilmiş, burnundan nefes alıyormuşcasına hırıltılar duyuluyordu.
"Senin için o kadar şey yaptım ve sen? Sen bensiz daha mı iyi olacaksın Hyunjin!?"
Sesini yükselttiğinde başımı hayır anlamında sallayıp eğdim, haklıydı benim için çok cabalamıştı ve ben şuan onun kalbini kırmıştım.
"Özür dilerim Minho, çok özür dilerim öyle demek istemedim aslında."
Sessizce özür dilerken beni dinlediğine emindim ama tek bir kelime dahi etmeden mutfaktan ayrılmış koşar adım merdivenleri çıkıyordu, ayak seslerinden anladığımca. Öyle demem yanlıştı ikimizde biliyorduk birbirimizin desteğine fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuzu, ben onun gitmesini istemiyordum. İçimi kemiren kötü bir his vardı ama sadece bu his yüzünden onun işine engel olmak istemiyordum, bu hem ona hemde şirkete zarar verecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blessed | Hyunho
FanfictionHyunjin sarhoşken arkadaşı Minho ile birlikte olur ve hiç bilmediği gerçekler ortaya çıkar.