Köken vampir Kim Taehyung, kendisini uyutup büyüyle saklayan Jeon Jeongguk'un ona benzeyen torunu Jeon Jungkook tarafından yıllar sonra serbest bırakılır.
for, wvestian
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yirmi dört yaşındayım ve yalnızlık ilk defa kendini bu kadar hissettiriyor. Bir hafta. Daegu'da bir evin içine tıkılıp kalmam üzerinden koskocaman bir hafta geçmişti. Geçmişti geçmesine de ben sanki hala Yoongi'nin beni bırakıp gittiği o karanlıkta kapının önünde, küçük bir çocuk gibi geri dönüp beni almasını bekliyorum.
Gelen giden yok tabi. Ararım demişti. Tabii bir şey olursa ararım demişti, demek ki bir şey olmamıştı ama beklemiştim yine de. Belki nasıl olduğumu sormak için belki de benim ne kadar meraklanacağımı düşünüp ufak bir durum değerlendirmesi için. Deli gibi merak ediyordum neler olduğunu. Kökenler ne yaptı, cadı konseyi ne karar verdi, anlaşma oldu mu ya da şehrin dışındaki vampirler şehre indi mi? Bir haftadır tek düşündüklerim bunlarken ailem de ayrı bir konuydu. Onları pek fazla düşünmek istemiyordum çünkü düşündükçe daha da üzülüyordum.
Babam kırıcı bir hüzün bıraksa bile annem içimi yakıyordu sanki. O yüzden en iyisi düşünmemekti onları.
Onlar beni düşünüyor muydu acaba? Sadece ailem değil tabi diğer tüm cadılar, arkadaşlarım, üniversitedekiler... Yoktum sonuçta bir haftadır ve özellikle cadılar ne yaptığımı merak etmek yerine iyi ki ayağımızın altında değil yok oldu falan mı diyorlardı acaba?
Hakkımda ne karar verilmişti? Daha doğrusu hakkımda bir karar verilmiş miydi? Beni öldürseler... Gerçekten komik olurdu.
Bu düşünce sinirimi bozarken televizyondaki filmde olmasına rağmen odaklanamayan boş bakışlarımla omuzlarım bir kere sarsıldı ve ben bir hafta sonunda ilk defa güldüm. Öylesine sinir bozukluğumun getirdiği bir gülüştü ama gülmüştüm işte.
Delirecektim. Kimseyle konuşmuyordum. Kendi sesimi bile unutacaktım neredeyse. O yüzden arada şarkı mırıldanıyor kendi kendime salak saçma şeyler söyleyip durum değerlendirmesi yapıyordum. Yine de büyük bir sessizlik hakimdi bir haftadır ve normalde de çok konuşmasam bile ilk defa bu kadar susuyordum sanırım.
Yalan yok, ev telefonu deneyerek annemi aramaya çalışmıştım ama Yoongi benden zeki olacak ki ev telefonunu bozmuştu. Bozuk ev telefonu bana bir uyarı gibi geldiğinden marketteki adamdan da istememiştim telefonunu. Aramamam lazımdı. Öyle demişti. Ama o da aramıyordu!
Çıplak dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafına dolayarak üçlü koltuğun sırt kısmına yan bir şekilde yaslandığımda bakışlarım tek ışık olan televizyonu buldu yine. Bir süredir bu pozisyondaydım aslında ama rahattım. Küçülüp yok olacakmış gibi geliyordu.
Televizyonda ise doksanlardan kalma Amerikan filmi oynarken kulağıma ilişen tıkırtı sesiyle bakışlarım merdivene döndü. Kaşlarım hafif çatılır gibi olurken yukarıdaki kaldığım odanın penceresini açık bırakıp bırakmadığımı hatırlamaya çalıştım.
Önemsemeden derin bir nefes alıp bakışlarımı yeniden televizyona çevirdiğimde yeniden kulağıma ulaşan ama bu sefer biraz daha baskın olan sesle ellerim bacaklarım etrafında çekildi, bir bacağım koltuktan sarktı. Kaşlarım çatılırken mideme giren ani sızı korkumun başlangıcı gibiydi.