"sen... sen kimsin"

12.8K 1.9K 2.2K
                                    

"Jungkook!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Jungkook!"

Annesinin bağırmasıyla beraber tuttuğu kapının kulpuyla irkilirken havalanan kaşlarıyla beraber hızla arkasını döndü. Bir eli de sırt çantasının kulpunu tutarken sertçe yutkundu.

Dün gece Tzuya ile birlikte partiye gitmiş, herkesin şaşırmasına ve hemen ardından gittiği için sevinmelerine sebep olurken ilk dansını Tzuya'ya vermişti. Dans ederlerken Tzuya sürekli onun yüzüne bakarak konuşması için bir şeyler sorup durmuş olsa da Jungkook sürekli etrafı izlemiş, aralarındaki mesafeyi korumuş ve birkaç saniye yüzüne bakarak kısa kelimeli öylesine cevaplar vermişti.

İstemiyordu. Lisedeki sevgilisinden beri ilişki istemiyordu. Bunun sebebi lisesindeki ilişkisini unutamaması ya da kötü bitmesi değildi ki aksine gayet de iyi bitmişti. Sadece kendisini yalnızken daha iyi ve huzurlu hissediyordu. Bir arayış içerisinde değildi. Boşlukta da değildi. Kendi kendisine yetiyordu işte. İlişki konuları onu sıkıyordu aksine. Konuşması bile gererdi onu çünkü herkes hemen üzerine gelirdi.

Onun bu konulardaki hassasiyetine rağmen arkadaşlarının da birilerini ayarlama çabaları işin cabasıydı tabi.

Sonuç olarak dansları bitmiş, Jungkook kafesinde bıraktığı tabut sağ olsun bir gram bile eksilmeyip aksine artan düşünce ve gerginliğiyle beraber konuşulanları dinliyormuş gibi yaparak birkaç bardak içki yuvarlamıştı. Garip tavırları birkaç kişinin dikkatini çekse de hepsi onun orada olmak istemediğinden dolayı böyle olduğunu düşünmüşlerdi.

Belki de köken vampir Taehyung'un tabutunu kendilerine söylemediğini bilselerdi daha farklı olurdu tavırları.

"Efendim?"

Annesi destek alarak yavaş yavaş merdivenlerden inerken yüzünde sorgular bir ifadeyle kendisini baştan sona süzmüştü. Siyah dizleri yırtık dar bir kot, beyaz bol bi tişört giyip içine katmış ve her zamanki botlarından birini giyerek klasik Jungkook moduna bürünmüştü. Siyah sırt çantasının kulpunu boştaki eliyle sıkarken yutkundu.

İçinde işine yarayacağını düşündüğü büyü kitabı vardı. Annesi onu aldığını mı anlamıştı acaba?

"Nereye bu saatte? Hem de kahvaltı yapmadan. Dün akşam seni çarpmadı mı yoksa? Baban hala uyuyor, çok içti akşam."

Annesi hayıflanarak yanına gelmiş ve kısa bir sarılma vermişti oğluna. Jungkook da bu sürede dudaklarını birbirine bastırarak annesine kollarını dolarken biraz olsa rahatladığını hissetmişti.

Annesi bu dünyada onu en çok mutlu eden ve en çok seven kişiydi. Aynı şekilde o da annesi için öyleydi. Çok seviyordu annesini.

let it go |taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin