"Ne oldu sana, öğrendiklerin mi ağır geldi yoksa?"
Karşımdaki koltuğa oturup bacak bacak üstüne atan Narae gerçekten merak ettiği belli olan bir ifadeyle bana bakarken yayıldığım ve kafamı yasladığım koltuk başlığından ona baktım öylesine.
Daha yeni yeni sakinleşiyordum. Her şey çok ağırdı şu an. Ne düşünüp yapacağımı bilmiyordum. Namjoon konuşmamızdan sonra aşağı inip beklememi söylemişti ki ben de oradan oraya çekilip her istediklerini yapmaya bugün çok alışık olduğumdan oturmuştum yumuşacık koltuklara.
Bunca düşüncenin arasında bile uykum geliyordu ama bir dakikalığına içim bile geçmemişti.
"Telefonumu ver artık."
Narae gözlerini devirip masanın üzerinde duran gazeteyi eline aldığında tozundan olsa gerek yüzünü buruştu. Baya eski duruyordu.
"Buraların temizlenmesi gerek yoksa kafayı yiyeceğim."
Dudakları arasından sert bir nefes verip gazeteyi masaya geri fırlatırken kaşlarım çatıldı.
"Duymuyor musun sen beni? Gitmem lazım ver telefonumu."
"Nereye gideceksin ki?"
Kıstığı gözleriyle öne eğilip kollarını iki yana açtığı bacaklarının üzerinden sarkıttığında bu sorusuyla bile içim ezildi sanki.
"Tüm cadı alemi sana düşman kesilmişken nereye gideceğini söyle hadi bana. Ailenin yanına mı gideceksin? Sanmam. Seni ilk bulduğumda yanağının biri kırmızıydı ve ağlıyordun. Annen mi vurdu baban mı? Ya da dur, asıl önemli soru sana vurmalarına rağmen hala yanlarına gidebileceğini düşünüyor musun? Kimin var gidecek söyle hadi."
Her bir kelimesi kalbimi sızlatırken bir yaş çoktan gözlerimden firar edip şakağıma doğru yolunu bulmuştu bile. Kimin var gidecek? Kimsem yoktu. Hayır, hayır vardı. Yoongi vardı.
"Yoongi var."
Titreyen sesimle konuştuğumda dudaklarını büzüp derin bir nefes almıştı. Hala umutsuz vakasın anla artık der gibi bakıyordu.
"Sen beni bulmadan önce de onu bekliyordum. Ne kadar sinirlenmiştir bana ulaşamadığında senin bundan haberin var mı peki?"
"Ne oluyor burada?"
Yerimden dikilip onun gibi oturduğumda ve sesim istemsizce yüksek çıktığından sinirle dudaklarını aralamıştı ki o an salona giren Namjoon'la ona döndük.
"Cadımız yaptıklarından sonra herkes ona kol kanat gerecekmiş gibi gitmek istiyor. Biliyor musun Namjoon, bırakalım gitsin. Ölümü bizden bilinmez en azından."
Kollarını göğsünde bağlayarak yüzündeki sinir edici gülümsemeyle geriye yaslandığında gözlerimi devirip dişlerimi sıktım. Hepsi birbirinden sinir bozucuydu bunların.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
let it go |taekook
Fiksi PenggemarKöken vampir Kim Taehyung, kendisini uyutup büyüyle saklayan Jeon Jeongguk'un ona benzeyen torunu Jeon Jungkook tarafından yıllar sonra serbest bırakılır. for, wvestian