YİNE VE YENİDEN

339 57 107
                                    

  Hangisi zor? Berbat bir çocukluğa hapsolmak mı? Yada büyüdüğünde keşke çocuk kalsaydım diyememek mi? Sizi bilmem ama ben çocukken biran önce büyüsem diyemedim. Ama büyüyünce de keske küçük kalsaydım da diyemedim. İkisi de acı, ikisi de yaralı bir girdap gibi. Seçemiyorum, seçemiyoruz. Tıpkı ailelerimizi seçemediğimiz gibi iyi bir hayatı da seçemiyoruz. Baştan kaybettiğin bir hayatta galip gelmeyi beklemiyoruz bile. Çünkü asla iyi bir geleceğimiz olmayacak. Çünkü bizler çocukluğu elinden alınmış, zavallı bir hiçiz. Nasıl böyle saçma bir hayatı olup da iyi şeyler olmasını bekleye biliriz ki? Olmayacak duaya amin demek gibi bişey. Şimdi diyeceksiniz ki Atmaca neden bu kadar karamsarsın ama olmamam için artı bir sebebim yok.

Merve'nin de öyle. Evet Merve de bizim gibi ailesini seçemeyen çocuklardan bir kaçı. Bi keresinde Murat bana "çocuklar anne babasını seçemez ama anneler seveceği adamı seçebilirmiş" demişti. Çünkü o adam, adam gibi adamsa zaten iyi bir babadır da. Ama eğer kötü bir adamsa o zaman doğacak çocuklar hep boynu bükük kalırlar. Tıpkı Merve gibi. Kim bilir şuan nerede ve nasıl. Üstelik babası paraya verdiği değer kadar kızına o değeri vermiyor. Ne acı dimi? Bir kâğıt parçasının sizden değerli olması. Yada varlığı beş para etmeyen birinin, size değer vermesini beklemeniz. Mahir gibiler kesinlikle baba olmamalı. Pusat gibiler ise bu dünya da asla nefes almamalı. Bana kızmayın yada Mahir Merve'yi seviyordur gibi klişe laflar da kullanmayın. Çünkü seviyor olsa şuan deli gibi kızını aramalı öyle değil mi? Ama o ne yapıyor ağzında tuttuğu kalın sigarasını içmekle meşgul. He hakkını yemeyeyim. Şehzadeleri adamlarına emir vermeyi ihmal etmiyor. Tam 18 saat geçmişti ondan bir haber öylece bekleyeli. Sahi Merve şuan neredeydi?

"Metin! Hala bir iz bulamadınız mı?" Dediğim gibi işte oturduğu yerde ancak bulmamızı emrediyor.

"Yok abi, dediğim gibi siyah, plakası olmayan bir Volvo..oda yarım saatlik bir mesafede terkedilmiş bir vaziyette bulduk."

"Peki Kunduza ulaştınız mı?" He bir de kunduz diye bi şerefsiz var. Kendisi dışardan bilgi getiriyor. Ama kimdir nedir bilmiyorum. Metin kim olduğu bilen tek kişi.

"Abi vurulmuş hastanede kendisi." Kimse geberir umarım demeden kendimi alıkoyamamıştım.

"Allah kahretsin" diyip elindeki sigarayı büyükçe bir nefesle içine çekmiş, hırsla Metin'e doğru üfledi. "Gidin araştırmaya devam edin, Kemal sizde şu iti gömün." Aynı anda Kemal'le baş selamı verip, yerde cansız bir halde yatan Azat'ın yanına vardık. Açıkçası üzülmüştüm. Mahir Merve'yi koruyamadıkları için gözünü kırpmadan her iki korumayı da vurmuştu. Tabi yıllardır yanında olan Azat'ı da ortadan kaldırmayı ihmal etmemişti. İşte hayat böyle. Birinin köpeğiyseniz eğer, size ilk zarar veren sahibiniz olur. Azat içinde farklı olmamıştı. Yıllarca köpekliği yaptığı sahibi tarafından alnından yediği tek bir kurşunla öldürülmüştü. Konakta bulunan korumalarla birlikte üç cesedi gömüp geldiğimizin üzerinden tam tamına 3 saat geçmişti. Değişen hiç bişey olmamış ve hala baş belam yoktu. Zaman geçtikçe onun ne hale geldiğini düşünmek kafayı yememe neden oluyordu. Tek yapabildiğim şey olan dua ile birlikte odama doğru gideceğim vakit Mahir'in sesiyle durdum.

"Atmaca!" Bıkkın, hayali bir nefesi boşluğa bırakıp henüz yukarı çıkmak için adımladığım ayaklarımı salona yönlendirdiğim de yüz ifademi olabildikçe düz tutmak için çabalamıştım.

"Efendim abi."

"Hatırlıyor musun? Senden üç sene önce birini bulmanı istemiştim." Hatırlamaz olur muydum. Kara masanın üyelerinden Karun denen adamı bulmamı istemişti. Hemde iki gün süre vererek. He siz şimdi kara masa ne diyeceksin? Kara masa bunun gibi kendini bi bok sanan mafya kılıklı heriflerin toplandığı alan.

ATMACA'NIN KIRIK KANADI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin