MERVE

415 67 19
                                    

İnsan zihni fotoğrafik hafızaya sahiptir derler. Görme ile öğrenme, gördüğünü bi fotoğraf Makinesi gibi zihne kayıt edip onu hafızasının bi köşesine arşivleme gibi bişey. Mesela insan okuduğu ve gördüğü şeyi unutma olasılığı çok düşük. Çünkü zihni okuduğunu ve gördüğünü fotoğraflayıp, beyin arşivine kayıt eder. Bunun en canlı örneğini yaşayan Mavi halasının göz teması kurarak yaptığı hareketi sorguluyordu.

Sadece onun gözünün içine bakıp, kimse görmeden bi tek onun görmesini sağladığı el hareketini daha önce nerede gördüğünü hatırlamaya çalışıyordu. Evet o daha belki 10 yaşındaydı ama zihni o el hareketiyle ilgili bi anısının olduğunu bas bas bağırıyordu. Neydi bu dört işareti yapıp, baş parmağını avuç içine koyup bi kere kapatıp açmak. Peki neden halasını böyle bişey yapmıştı ki.
Koşarak odasına giden Mavi, odasının kapısını kapatıp bi o yana bi bu yana gidip gelip çoktan o hareketin anlamını düşünmeye başlamıştıki aklına gelen anılarla durup öylece o günü hatırladı.

Geçmiş zaman;
Mavi yine her zaman ki gibi eline aldığını romanı pür dikkat okurken, anın sessizliğinin tadını çıkarıyordu. Bugün çocukların aşı günü vardı ve evde kimsecikler yoktu. Kesinlikle sessiz ortam ona göre huzurlu ortamdı. Günlerce böyle kalsa asla şikayet etmez, başının çaresine de bakabilirdi. Ama gel gör ki bu isteği yarım kalmış, dış kapının açılmasıyla içeri giren anne babasına baka kalmıştı. Çünkü bu süper ikili yine bi konu da tartışıyordu.

"Sana inanamıyorum kadın!"

"Ben de sana inanamıyorum Korkmaz..yine her zaman ki gibi fazla abartıyorsun." Mavi bu sözler karşısında, direk babasının tepkisine odaklanmıştı. Çünkü babası oldukça sinirliydi. Resmen bi boğa gibi burnundan nefes alıp veriyor üstelik yüzü kıp kızarıktı.

"Bana Korkmaz deme! Üstelik abartan sensin. Neden o adamın yüzünü dağıtma gereğinde bulundun anlamış değilim."

"He o mesele yani" diyen Eylül ile Mavi, bu seferde bakışlarını annesine çevirmişti. Annesi yine her zaman ki gibi vurdum duymazdı. "Bak Murat" diye sözlerine devam etmişti ki kocası hızla sözünü kesti.

"Muratta deme."

"İyi demem komiserim."

"Merkezde değiliz kadın komiserim de deme."

"Ay ne diyim be adam, sana da bi hitap beğendirmedim." Eylül kollarını göğsünde birleştirip onaylamaz bakışlarla kocasını inceliyordu.

"Eylül, Eylül yemin ederim sen beni diri diri mezara gömer, üstüne utanmadan bir de dua edersin." Babasının son sözlerine dayanamayıp kıkırdayan Mavi, sonunda ev halkının onu farkedip tartışmayı sonlandırmasına neden olmuştu. Şimdi ise filmin en eğlenceli yanına gelmişti.

"Sevgili ebeveynlerim yine neden kavga ediyorsun?" Eylül az önce kızını farketmemiş kocasını delirtmişti. Şimdi ise yalandan gülümseyip, herşey normalmiş gibi tavır sergiliyordu. Tabi kızı bunu yerse...

"Ah güzel kızım sen burada mıydın?" Kesinlikle bu hareketleri, sanki bi şey yokmuş gibi gülüşleri hepsi yalandandı. Kızı yaşıtlarına göre o kadar zekiydi ki annesinin her mimiğini ezbere bilirdi.

"Annen varsa tartışma her yerdedir kızım." Murat ise karısının aksine dürüst olmayı tercih ederdi. Çünkü kızının zekasını bildiği için asla rol yapmaz ulu orta herşeyi istişare etmeye bayılırdı.

"Yine kimi dövdün de babamı çıldırttın. Çok merak ediyorum sevgili güzel anneciğim birilerini dövmeden nefes alamıyor musun?" Küçük kız dayanmayıp annesine laf sokmasıyla, Eylül bu duruma sadece göz devirmiş, kocasını destekleyen kızına da ekstra kınayan bakışlarını atmayı da ihmal etmemişti.

ATMACA'NIN KIRIK KANADI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin