Teninin soğukluğunu hissediyorum.
Oysa hiç sevmezsin soğuğu.
Soğuk senin için hüzün,
Soğuk senin için yalnızlığı simgeler..
Bilirim kadınım,
Bilirim sen, en çok yalnızken üşürsün.
Yine üşüyor bedenin.
Isıtmak istesemde yapamıyorum.
Yine seni üşüten olduğum için kendime kızmadan geçemiyorum.
Keşke yalan söylesem,
Sana herşeyin yoluna gireceğini diyebilsem
Ama olmuyor işte yanında oldukça, yaranı kanatan oluyorum..
Şimdi anlıyorsun dimi?
Neden sizden kaçışım,
Neden böyle pervasızım,
Korkuyorum kadınım.
Sizi kanatmaktan,
Sizin yokluğunuzla sınanmaktan deli gibi korkuyorum...
~Semra KAYA~Onu kaybettiğimin acısını artık sadece yüreğim de değil..tüm iliklerimde hissediyordum.
Kucağıma yığılan kadının, canını pervasızca yakan yine benim. Varlığım onun böyle kanamasına neden olurken, nasıl yanında kalabilirim. Sadece oğlunu istemişti. Sadece oğlunu getirecektim. Şimdi ise onun yıkılışına şahit oluyorum. Yapamıyorum, onlara iyi gelmiyorum. Herkesin hayatını mafediyorum. Ben, ben berbat herifin tekiyim. "Zeynep" diye seslendim. Kollarımın arasında buz gibi kesilmiş kadınıma. "Zeynep ne olur, ne olur kendinde gel. Bak, bak bulacağım getireceğim ne olur kendine gel." Neyi bulacaktım. Kayıp olan bişey yoktu ama ben hala onu oyalamanın peşindeydim. Ben gerçekten iğrenç birisiyim. Çok isterdim ona doğruları söylemek. Bana güven diyip bekle demeyi her şeyden çok isterdim. Eylül ve Elif'te hızla yanıma çöküp ağlayarak Zeynep'in kendine gelmesi için çabalıyorlardı. Onlara bunu yaptığıma inanamıyorum.
"Ayaz, Aslan nerede? Onu gerçekten bulamadınız mı?" Buldum aslında ama bunu size söyleyemem kardeşim. Sormayın daha fazla ne olur.
"Abi bişey söyle, Aslan yaşıyor dimi?" Yaşamak denilirse eğer yaşıyor be Elif'im. İkisinin de sorusuna cevap veremedim. Ne Aslan yaşıyor diyebildim. Nede herşey yoluna girecek. O iyi diyemedim. Diyemiyorum, çünkü nerede sorusuna verebilecek cevabım yok. Onlara daha fazla eziyet etmek istemiyorum. "Ya abi bişey de!"
"Yok götürmüşler onu. Özür dilerim be-ben başaramadım. Yine sözümü tutamadım." Yeniden bakışlarımı kucağımda yatan kadına çevirdiğimde yanaklarıma süzülen yaşlarım onu görmemi zorlaştırıyordu. Kendinden geçmiş hali, kendimi öldürme isteğimi çoğaltıyordu. Onun gözünden süzülen yaşın her zerresinde payım olduğu için kendime olan öfkem hırcın bir dağa gibi büyüktü. Hiç karşısına çıkmamalıydım. Onu uzaktan koruya bilirdim. Her şey yine ve yeniden benim suçum. Onlara hiç bulaşmamalıydım.
"Ayaz bişey söyle nereye götürmüşler. Demir bir iz bulabilir miyiz? Ya Aslan daha çok küçük. Ne demek onu götürdüler. Ya neden bişey yapmadınız?" Nasıl yapabileceğimi biliyorum ama yapamıyorum kardeşim. Eylül'ün bu son dediklerine de verebileceğim çok cevap varken sessizlikle boğuldum. Nedeni var. Nedeni çok. Nedeni ölüm kokuyor. Çaresizce bakışlarımı Demir'e çevirdiğimde o bir köşede Kemal'den duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Asıl gerçekleri öğrendiğinde kim bilir neler hissedecekti.
"Bi-bilmiyorum" diyebildim. Sadece bilmiyorum diyebildim.
"Ne demek bilmiyorsun. Ama götürüldüğünü biliyorsun."
"Eylül bak, şuan önceliğimiz Zeynep tamam mı? Önce o iyi olsun, söz Aslan'ı getireceğim." Biz böylece durmuş tartışırken kucağımda yatan Zeynep'in acı dolu sesi yankılanmıştı.
"Ya-yalancısın sen!" Son beş yılda o güzel dilinden benim için sadece zehir akması ne kadar acınası dimi. Ben, ben neden hiç bişeyi düzeltemiyordum. Düzelmesi bekledikçe daha da çıkmaza giriyordum. Sanki bir enkazın altında o daracık toz yığınlarının içinde kayboluyor gibiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATMACA'NIN KIRIK KANADI
Mystery / ThrillerBazı gidişler yürek kanatır..ben onu gönül tahtıma oturtmuşken o beni hiç ummadığım zamanda terk etti. Evet bazı gidişler yürek kanatır.. o gitti giderken de beni cehennemin ortasına terk etti. Zeynep Akay iki erkek tarafından büyük bir cehennemin...