Ne kadardır oradaydılar bilmiyordu. Dakikaları kaçırmış, zihnindeki uyuşma zaman algısını tamamen kapatmıştı. Yalnızca donakalmış bir zamanın içindeymiş gibi bulunduğu ortama odaklanabiliyordu.
Felix'in başı hala bacaklarının üzerindeydi, ne kadardır nefes almıyordu? Clarissa ne kadardır onun artık nefes almayan bedenini bırakmayı reddediyordu? Ne kadardır onun da yokluğunu kabul etmekten kaçınıyordu?
Onun da yokluğu.
Genç cadının hıçkırık sesleri sokakta yankılanırken geriye bir tek James, Lily, Remus ve Sirius kalmıştı.
James diğerlerini Karargah'a göndermiş, Clarissa'yı sakinleştirmek için belli başlı kişilerin kalması gerektiğini söylemişti.
"Clarissa, bana bak canım." dedi yumuşak bir sesle. Sevgilisi hala abisine bakarak hüngür hüngür ağlarken onun akıttığı yaşlar canını yakıyor, nefesleri boğazında takılıyordu.
Fakat Clarissa için güçlü kalması gerekiyordu. Ona dayanak olmalıydı.
Başını kaldırmadı Clarissa, hatta tepki bile vermedi. James kendisini duyup duymadığını anlayamazken onun sırtına yerleştirdi elini dikkatini çekebilmek adına fakat yine tepki alamamıştı.
Clarissa, Felix'in bedenine sıkı sıkıya tutunmuş, onu bırakmamak için direnirken parmaklarını sıkıyordu. Abisini bıraktığı gibi onu tamamen kaybedecekti, sanki az önce kaybetmemiş gibi.
"Clarissa, sevgilim." James onun yanağını kavrayıp yüzünü zorla kendine çevirdiğinde nihayet Clarissa tepki vermiş, onun gözlerinin içine bakmıştı.
Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş yüzüne içi giderek baktı James, gözlerinin kenarları, içi, yanakları, burnu... Her yeri kızarmıştı. Gözlerinde öyle derin bir acı vardı ki sanki depremler olmuş, Clarissa tüm bu acının içinde benliğini kaybetmiş gibi bakıyordu ona.
"Felix..." diye mırıldandı hıçkırıklarının arasında. James onun acıyla can çekişen sesini duyduğunda kendini tutamayıp Clarissa'yı kafasından tuttu ve göğsüne bastırıp sımsıkı sarıldı.
İkisi yere oturmuş sarılırken Clarissa hala Felix'i tutuyordu, gitmesine izin vermek istemiyordu. İzin veremezdi! Herkesin gidişine izin verirse hayatında kim kalacaktı başka?
Clarissa can çekişerek ağlarken James onu daha sıkı bastırdı kendine. Her hıçkırıkta ikisinin de bedeni titriyordu ancak bu sorun değildi, James onun ağlamasına doyasıya izin verdi.
"Felix..."
Yalnızca abisinin adını sayıklıyordu Clarissa, başka hiçbir şey söylemiyordu. Sanki söyleyeceği her şey, içinde hissettiği tüm acının karşılığı abisinin adıydı. Felix'ti.
James dudaklarını Clarissa'nın saçlarına bastırıp onu içi giderek öperken "Bırak onu Clarissa." dedi kısık sesle, yalnızca sevgilisinin duyacağı şekilde. "Bırak onu, gitsin sevgilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSİN SEN?「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」
Fanfiction𓆩*𓆪 KİMSİN SEN?𓆩*𓆪 James Potter her daim etrafı tarafından içi dışı bir, sadık, neşeli, iyi bir dost, pervasız ve aydınlık tarafın savaşçısı gibi nitelikleriyle tanınmıştı. James'in aynaya her bakışında gördükleri ise... bambaşkaydı. ...