iyi okumalar
xxx
"where there is a sea there are pirates."
xxx
seonghwa, az önce arka arkaya ateşlenen tam 22 el ateş sesinden sonra kıpırdamadan, kaptanın kamarasında sırtını duvara yaslamış, oturuyordu. ellerini dizlerine dolamış, bedeninin titreyişini durdurmaya çalışıyordu ama çabası boşa, seonghwa rüyasında da gerçek hayatta da yüksek sesli şeylerden korkuyordu.hem yüksek sesli şeylerden hem de kim hongjoong'dan korkuyordu. iki adam, iki tane beden için tam 22 kurşun kullanmıştı. her birisine 11 kurşun sıkmıştı. evet, donanma askerlerini öldürmesi normaldi fakat bir bedene 11 kurşun sıkması, kim hongjoong'un tam da söylendiği gibi acımasız olduğunu bir kere daha kanıtlıyordu.
seonghwa'nın yavaşça kâbusa dönen bu uzun rüyası, git gide can sıkıcı ve ürkütücü olmaya başlamıştı. her gün farklı bir olay, her gün farklı bir tehdit vardı burada. en kötüsü de bu tehditlerden kendisini koruyacak gücü yoktu.
tüm bunlar zihnini işgal ederken ve rüyadan artık uyanmak istediğini düşünürken odanın kapısı açıldı. uzun kahverengi kürkünü çıkartmış olan hongjoong'un üstünde sadece siyah bir tişört vardı. böyle... tıpkı bir üniversite öğrencisine benziyordu.
yine de seonghwa bu görüşüne aldanmak istemedi.
canavardı bu adam, az önce şahit olmuştu.
"prens seonghwa." hongjoong, yavaş adımlarla seonghwa'ya yaklaştı. ardından dizinin üstüne çöküp seonghwa'ya baktı. "iyi misiniz?"
gözlerindeki pişmanlık kırıntıları seonghwa'yı şaşırtacak kadar fazlaydı. nasıl oluyordu da 22 kurşunla birisini öldürdükten sonra böyle ağlayacak gibi bakıyordu?
"1 bedene 11 kurşun sıktın."
hongjoong, duyduğu cümleyle seonghwa ile kurduğu bakışmayı kesti ve başını hafifçe yere eğdi. sanki 1700lü yıllara damga vuran bir korsan değil de 18-19 yaşındaki çocuk gibiydi.
"yapmak istememiştim." hongjoong, sakince söyledi. gözlerini usulca yerden kaldırdı ve seonghwa'ya çevirdi. "her şey bir anda oldu."
prens olan gülmek istedi. rüyası kendisiyle dalga geçiyor gibiydi. az önce iki kişiyi gözünü kırpmadan vuran adam şimdi karşısında üzgün üzgün duruyordu.
"kafayı yemişsin." dedi sadece. belki bu cümlesinden sonra ölebilirdi ama umrunda değildi. nasıl olsa rüyadaydı. belki ölürse kendi dünyasında uyanırdı.
"ciddi anlamda herkesin dediği gibi kalpsizin tekisin."
seonghwa'nın bu düşünmeden söylenmiş cümleleri kamaranın duvarlarında yankılandı. ortamda ağır bir hava oluştu ve sükunet tüm odayı ele geçirdi. prens, sessizliğin verdiği gerginlikle sözlerinden pişman olurken yavaşça hongjoong'un yüzüne bakma cesareti gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lucid dream | seongjoong
Fanfictionpark seonghwa, sunumu için araştırma yaparken uykuya dalar ve gözlerini altın korsan çağında açar. ☆ alternative universe, pirate au! ☆ pirate hongjoong, prince seonghwa minific.