II

1.3K 204 107
                                        

iyi okumalar.

"life's pretty good, and why wouldn't it be? i'm a pirate, after all

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"life's pretty good, and why wouldn't it be? i'm a pirate, after all."

xxx

"prens seonghwa?"

seonghwa, daha önce hiç duymadığı bir sesle hafifçe gözlerini açtı. kafası daha bulanık olduğundan yanında duran çocuğa cevap verecek gücü kendinde bulamadı. bu yüzden kafasını yastığına gömdü ve yatağının dibinde duran çocuğun susmasını bekledi.

"sabahları böyle uyuşuk olmanız hiç normal değil prensim." sarı mulleti olan çocuğun kıkırdama sesi kulaklarına dolduğu gibi seonghwa hızlıca yatağında doğruldu ve tanımadığı kişiye baktı. kahverengi ve beyazın hakim olduğu bir üniforma giyiyordu, elinde ise kınında olan bir kılıç vardı.

kılıcı vardı.

seonghwa'nın gözleri şaşkınlıkla açıldı. bedenini yatağında hafifçe geriye itti. "sen kimsin?"

yeosang, tek kaşını kaldırdı ve seonghwa'nın kılıcına korkuyla baktığını fark edince arkasına sakladı.

"kraliyet donanmasından choi jongho'nun eşi, sizin de korumanızım. fakat bunu neden sorduğunuzu anlayamadım, kafanızı bir yere mi çarptınız?" yeosang, prensin alnına -ateşini ölçmek amacıyla- elini yaklaştırırken seonghwa hızla geriye çekildi.

korkuyordu.

"neredeyim?" diye soru sordu karşısında duran çocuğa. hâlâ anlamıyordu en son proje ödevini yaparken uykuya dalmıştı.

"kraliyet donanmasının arkasındaki sarayda, prensim." yeosang, sabırla tekrar cevabını verdi. yüzünde herhangi bir bıkkınlık yoktu. aksine bir sorun varsa çözmek istiyormuş gibi görünüyordu.

"hiç mantıklı değil." siyah saçlı prens kendi kendine mırıldandı. "burada olmamam lazım."

yeosang, prensin yanına oturdu ve hafifçe gülümsedi. güven vermek istermişçesine seonghwa'nın ellerine uzandı ve tuttu. "bakın prensim, muhtemelen kafanızı bir yere vurdunuz. sizi saray doktoruna yönlendireceğim. orada sizi kontrol etsinler, olur mu?"

seonghwa, hiç bir şey anlamamıştı. tek mantıklı açıklama, rüya görüyor olduğuydu. çünkü en son çalışma masasında projesini yaparken uyumuştu.

kafasındaki soru işaretleri ona hiç yardımcı olmadığından şu an yaşadığı durumun aşırı derecede gerçekçi bir rüya olduğunu kabul etmesi daha iyiydi.

"ben hallederim senin yönlendirmene gerek yok, yeosang." seonghwa, tanımadığı çocuğa elinden geldiğince inandırıcı bir gülümseme verdi ve usulca ayağa kalktı.

"tamam prensim."

yeosang da aynı şekilde prensin arkasından yataktan kalktı ve odanın köşesindeki giyinme kabinini gösterdi. "beyaz olan formanızı giyecekmişsiniz kral öyle söyledi. sanırım önemli bir toplantı varmış."

lucid dream; seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin