9.BÖLÜM

1.1K 58 15
                                    

Selamun Aleyküm arkadaşlar.

Bölümü daha erken göndermeyi planlıyordum fakat olmadı.

Deprem nedeni ile çok üzgünüm. Depremde vefat edenlere Rabbim rahmet eylesin. Tüm depremzede kardeşlerime de Kolaylıklar ihsan eylesin. Onlar için hayırlı kapılar açsın.


***

Mihre, son sözlerini söyleyerek yanında ayrılan dayısının ardından bir müddet baktıktan sonra tekrar yönünü şehrin manzarasına çevirerek düşünmeye başladı.

İki ay diyordu dayısı. İki ay sonra ömrünü, herşeyini verdiğin mesleğine geri dönüyorsun diyordu...

Uğradığı haksızlığa üzülmeyi bırakalı çok olmuştu. Er ya da geç mesleğine geri döneceğini bilmesindendi belki de bu rahatlığı. Fakat, yaşadığı bu durumun müsebbibinin bizzat babası olması...İşte bunu kabullenemiyordu.

***

Zaman su misali akıp geçerken Güneş'in gökyüzünde ki rengini kızıla bıraktığı vakitte ancak zaman kavramını idrak eden Mihre, aldığı karar ile geldiğinin aksine sakince bulunduğu tepeden ayrıldığında, acının da sevincinde en uç noktalarını yaşadığı dairesinin önünde bulmuştu kendini.

Daima cebinde taşıdığı anahtarı kavrayarak fazla düşünmeden anahtar deliğine yerleştiren Mihre, kararından vazgeçmemek için büyük bir hızla kapıyı açarak içeri girdi.

Şuan yaşadığı evin aksine her bir karesinde ayrı ayrı anıları bulunan, neredeyse ömrünü sığdırdığı ev, bir an Mihre için o kadar yabancı gelmişti ki her bir noktasını bin bir emekle ve nice hayallerle döşediği evini özlediğini ancak çok sonradan farkedebilmişti.

Her daim kapı ağzında bulunan terliklerini ayağına geçirerek koridorda ilerlerken sanki zamanda geriye gitmişte anılar bir bir yanında akıp gidiyor ama o durdurmak için hiçbirşey yapamıyordu.

Önünde durduğu kapı ile peş peşe yutkunan Mihre, sol tarafına giren sancı ile kapı kulpuna uzanan elini indirerek kalbinin üzerine koydu. Hissettiği ağrı ara ara bir kaç kez daha kendini gösterdiğinde salona geçecek gücü kendinde bulamayan Mihre, durduğu kapının önünde çöküp kalırken, kafasını geriye yasayıp gözlerini kapatarak derin derin nefes alıp vermeye başladı.

Aradan geçen yarım saatte aynı pozisyonda oturan Mihre kendini iyi hissetse de ayağa kalkmak için herhangi bir harekette bulunmazken dış kapıdan gelen anahtar sesi ile gözlerini açarak kapıya taraf döndü.

Sert olmayacak şekilde örtülen kapının ardından koridorun köşesinden görünen adam Mihre'yi hemen farkederken, Mihre'yi öylece yerde görmenin etkisi ile sesinin yüksek çıkmasını umursamadan "Mihre!" diyerek zaten kısa olan mesafeyi kapatarak Mihre'nin yanına dizleri üzerine çöktü.

"Mihre, iyi misin?"

Yüzünü avuçları içine almış endişe ile kendinden cevap bekleyen adama hasretle bakan Mihre, en büyük haksızlığı ona yaptığı gerçeği ile utançla kafasını eğdi.

Cevap alamayan genç adam, gördüğü kadarı ile herhangi bir olumsuzluğa rastlamazken ellerini kendine çekerek Mihre'nin tam karşısına, duvar dibine çöktü.

İki koca insanın küçücük koridorda öylece oturması dışarıdan bakınca garipsenecek bir durum olsa da sessizliği paylaştıkları şu dakikalarda, mekanın pek de önemi yoktu onlar için.

"Çok özledim... Saatlerce sohbet etmeyi... Şakalaşmayı... Yemek yaparken seni sabote etmeyi... Kepçe ile beni mutfaktan kovmanı... Yaptığım tatlıları yorumlamanı... Sesini... Kendi evimden çok sende kalmayı... Dizlerinde uyumayı... Saçlarınla oynamayı... Hastalanınca zorla içirdiğin bitki çaylarını... Ben kardeşimi çok özledim Mihre. Herşeyiyle çok özledim. " diyerek aralarındaki sessizliğe son veren genç adam, sesinin her tonuna yayılmış hasretle içindeki özlemi dökerken dolan gözlerini saklam gereği duymadan Mihre'ye kenetlemişti bakışlarını.

Duydukları karşısında sinesine yer edinen burukluk ve özlemle başını kaldıran Mihre, "Özür dilerim." diyerek atik bir şekilde yerinden doğrulup sarıldı kardeşine.

***

Mihre başını koyduğu omuzda dayısının sözlerindeki haklılığı daha iyi anlıyordu. Onu seven, onun için endişelenen insanları kendinden mahrum ederek en büyük haksızlığı onlara yapmıştı.

"Sana kızgın değilim. Belki bir miktar kırgınım ama kızgın değilim" diyen ses ile başını kardeşine çeviren Mihre onun bakışlarının kendinde olmadığını farketmesi ile eski pozisyonuna geri dönerek sıraladı cümlelerini.

"Yürüdüğüm sokaklar... Her zaman halimi hatırımı soran komşularımın beni görünce başlarını eğerek saklamaya çalıştıkları acıyan ifadeleri...Babamın son ki yaptığı... Her bir karesinde nice anılarımın hayallerimin saklı olduğu bu ev... Acımı daha da perçinliyordu. Daha fazla dayanamadım,uzaklaşmak istedim. Herkesten,herşeyden..."

Gözlerindeki ışıltıya, o ışıltının sönüşüne bire bir şahitlik etmişken ne ona kızabiliyor ne de kıyabiliyordu genç adam. " Biliyorum. Bu yüzden kızamıyorumya sana. Ama bir daha gitmek yok. Gitmek gibi bir niyetin varsa çıkar aklından. " derken gitmemesi konusundaki uyarısında hiç olamadığı kadar ciddiydi.

Yaslandığın omuzdan ciddiyetle başını kaldıran Mihre kardeşinin ellerini avuçları ile sarmalayarak, aylar sonra hissettiği büyük bir güçle " Söz veriyorum Tolga ömrüm yettiğince ne senden ne de diğerlerinden uzak durmayacağım. Artık kaçmanın değil savaşmanın zamanı geldi. " diyerek ciddiyetle konuştu.

"Söz mü?"

"Asker sözü."


Yorumlarda buluşalım...

DOĞRULUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin