0.6

141 18 43
                                    

Aceleyle telefonumu elime aldım Keisuke'nin hareketsiz bedeni kollarımdayken. Sarhoş olmama rağmen vücuduma pompalanan korku sayesinde ayılmıştım.

Telefonu açıp Hanemiya yazısının üzerine tıkladım hemen.

Telefon bir süre sonra açıldı.

" - Nerdesiniz siz lan? "
" - Kazutora... Acil gelmen lazım. "
" - Kontrolden çıkarsan yardım etmeyeceğimi söylemişti- "
" - Öyle değil... Keisuke... Ölmek üzere. "
" - Neyin şakasını yapıyorsun amına koyayım?! "

Kollarımdaki bedene baktım. Moraran yer siyaha dönüyordu.

" - Şaka değil yemin ederim. Çabuk gel! Üst kattayız. Sola dön, koridorun sonundaki oda. Lütfen... Çabuk ol. Yalvarırım... "

Telefonun kapandığını belli eden sesten sonra bana inanmasını diledim. Ondan yardım istemek hoşuma gitmiyordu ama başka çarem yoktu.

Birkaç dakika sonra kapının yumruklanmasıyla hızlıca yerimden kalkıp kapıyı açtım.

Kazutora'nın beni görmesiyle arkasını dönmesi bir oldu.

- Üzerine bir şey giyseydin keşke...

Onu omuzlarından tutup içeriye sürükledim.

- Yemin ederim bunun sırası değil!

Keisuke'yi de üzeri çıplak bi şekilde görünce sinirlenmiş olacak ki boynundaki damarlar belirdi. Dişleri sivrileşti. Dişlerini sıkarak konuştu.

- Yattınız ve zevkten bayıldı...? Ve ben onu ayıltmak için geldim?!
- Hayır! Yatmadık, yanlış anladın!
- Aynen! Üzerindeki meniler de aynısını söylüyor!

Gözleriyle üzerimi işaret edince menileriyle kaplı vücuduma baktım. Siktir... Bunu unutmuşum! O sırada Kazutora sinirle kapıya yönelmişti.

Onu şok edecek bi şekilde bi anda bağırdım.

- Ben Keisuke'yi ısırdım! Yemin ederim yanlışlıkla oldu. Ölmez değil mi?! Lütfen ölmeyeceğini söyle!

Bağırarak söylediğim sözcükleri hıçkırıklarım böldü.

- Yemin ederim... Yanlışlıkla hıck-

Kazutora büyüyen gözbebekleriyle benim gözlerime sabitledi bakışlarını.

- Ne?
- Doğru duydun işte hıck-
- Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?!

Keisuke'nin yanına koştu Kazutora ve boynunu elleriyle yokladı. 

- Siktir... Simsiyah! İzana'yı arayacağım. Tanrı'ya dua et ki burada!

Dudaklarımdan dökülen hıçkırıklar çoğalırken İzana'yı aradı Kazutora. Birkaç bilgi verip acele etmesini söyledi ve telefonu kapattı.

İzana gelinceye kadar yapabileceğimiz bir şey yoktu. Kazutora Keisuke'yi bırakıp yanıma geldi.

Korkudan titreyen cılız bedenimi sardı kollarıyla üzerimdeki menileri umursamadan. Korkumu ve endişemi anlamış gibiydi.

- Şşşt, sakin ol... Bilerek yapmadın. Tamam inanıyorum.

Beni rahatlatmak için söylediği cümleler işe yaramış olacak ki ben de kollarımı doladım ona ve omzunda ağladım.

- Korkuyorum...
- Biliyorum. Ben de korkuyorum...

Samimi gibiydi. Ya da ben öyle düşündüm. Sadece benimle uğraşmak zorunda kalmamak için beni sakinleştirmeye çalışıyordur muhtemelen. Sevdiği çocuğu bu hale getirdiğin halde bana teselli verecek değil ya.

The Owner Of My Sharp TeethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin