Gözlerimi açmamı sağlayan şey yüzüme vuran rahatsız edici güneş ışığıydı. Hemen gözlerimi geri kapattım. Birkaç saniye sonra gözlerimin acıyla yandığını hissettim. Dün o kadar mı kötüydü ya?
Kalkmaya çalıştığımda elime birkaç cam parçası battı. Acıyla inleyip elimdeki cam parçalarını çıkardım sakince.
Ayağa kalkıp etrafa göz gezdirdim. Her yer kırık cam parçacıklarıyla doluydu. Bi de yetmemiş gibi her tarafı dağıtmıştım. Eşyaları her yere fırlatmışım. Yani tek kırılan şişeler değildi. Vazoların biri, köşedeki ayna, bi tane saksı, birkaç süs eşyası...
Umursamayarak duşa girdim. Zaten istesem de başım bu derece ağrırken umursayamazdım.
Duştan çıktıktan sonra okula gidemeyecek halde olduğum için bari etrafı toparlayayım dedim ama üşendim.
Mutfağa gidip bir şeyler atıştırdım ilaç almak için. İlaç almazsam ciddi anlamda başım ağrıdan patlayacaktı galiba.
İlacı alıp köşedeki bardağa su doldurdum. Suyu yudumlayıp ilacı içtim. Yutmakta zorlanmıştım.
Takemichi'ye mesaj yollayıp yatağıma uzandım elime raflardaki mangalardan birini alarak.
" - Bugün biraz kötüyüm. Ruhsal olarak. Okula gelemeyeceğim. "
" - Yapabileceğim bir şey var mı? Niye kötüsün? "
" - Keisuke ile alakalı. Himari'yle gördüm. Tam benim olacak derken Himari çıktı başıma... Neyse sonra konuşuruz. "Telefonu yatağımın yanındaki küçük sehpaya bırakıp düşüncelere dalıp okumayacağımı bile bile raftan aldığım mangayı açtım.
Birkaç sayfa okuduktan sonra hem başımın ağrısından hem de Keisuke ve Himari'yi düşünmekten sinirlenip sehpaya koydum mangayı.
Uyumak istiyorum. Her şeyi unutmak istiyorum. Dün gördüklerim rüya olsun istiyorum. Kötü bir rüya. Hatta kabus...
Yatakta akşamüzerine kadar yattım. Sonra tekrar içmek için kalktım. Ama önce etrafı temizlemeliydim. Bugün de bir şeyler kırarsam her tarafımı geberecek şekilde kesebilirim yoksa.
Cam parçalarını toplayıp bi poşete doldurdum. Kırdığım eşyaların hepsini attım.
Dudaklarımın arasına bi sigara sıkıştırıp balkona çıktım. En azından biraz nefes alabilirim.
Gerçi benim nefesim bu sigara olmuştu son zamanlarda. Büyük bi nefes çekip gökyüzüne üfledim.
Uzun bi süre masmavi gökyüzünü izledim. Gri duman gökyüzüne karışırken dudaklarımdan birkaç kelime döküldü.
- Gökyüzüne sahip olsam, beni sever miydin...?
İçeriye geçip dolaptaki kalan içkileri aldım yine. Kabullenme sürecine geçmeliyim bugün. Delirmemeliyim.
Balkona geçip çöktüm yere. Buz gibi zeminin bedenimi titretmesine izin verdim. Birini açıp yavaş yavaş yudumlamaya başladım.
Etrafı izledim. Sokağın ortasında koşan çocuklar, iş yerinden çıkmış kişilerin eve gitmek için uğraşmaları, arkadaşlarıyla okul çıkışı gezmelerinden gelen öğrenciler...
Hepsi çok mutlu göründü gözüme. Sadece ben mutsuzum gibi hissettim. Ergen triplerine geri girmişsem kendimi cidden atarım şuradan aşağı diye düşündüm bi ara.
İlk şişeyi devirdiğimde hâlâ sağlamdım ama biraz uyuşukluk çökmüştü üzerime. Etraf çok hafif bulanıklaşmıştı.
Keisuke... Himari... Mutlu ol Keisuke. Ben mutsuz kalmaya devam edebilirim. Yanağımdaki ılıklığı hissedince küfrettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Owner Of My Sharp Teeth
FanfictionAltın sarısı saçlarını gördüğüm anda zümrüt yeşili gözleri bana döndü. O an imzaladım ben kendi ölüm fermanımı. Ve... Tam o an gözlerini kalbime mühürledim bi daha başkasına bakamasın diye... ! vampir, omegaverse, gay, smut, küfür, kan ve daha bir...