O gün sabaha kadar uyumadım, uyuyamadım. Gözlerimizden yaşlar, dudaklarımızın hıçkırıklar dökülürken onun omzuna yaslanıp kalbimin kırık parçalarının yok oluşunu hissettim.
Aslında hâlâ acıyordu. Bunu kabullenmek kolay değildi. Ama daha biraz önce gerçeği bana öğreten kişiye güvenmeyi seçmişti kalbim. Belki yine üzülecektim ama mantıklı seçimler yapmayı bırakalı çok olmuştu.
O gece çok tuhaf duygular tattım ben. Tam pes edeceğim sırada düşmanım dediğim ama onun gözünde hiçbir zaman düşman olmadığım çocuğun dudaklarında hayat buldum ben.
Sabaha karşı bana aşık olan çocuğun yüzünün önüne düşen sarı tutamlarla oynarken uyuyakaldım. Önce de aynısı olmuştu ama o zaman bunların hiçbirini bilmiyordum. Artık biliyorum, artık herşeyin farkındayım.
Ağlamaktan acıyan gözlerimi açtığımda yatağımdaydım yine. Başım ağrıdan patlayacak gibiydi. Dudaklarım susuzluktan kurumuş, saçım başım dağılmıştı.
Komodinin üzerindeki bayat suya ulaşmaya çalıştığımda ince parmaklarıma özenle sarılmış sargılar çekti dikkatimi.
Sadece parmaklarım değildi. Bileğime kadar uzanıyordu sargı. Sargının bittiği yerde minik bi yara bandı yapıştırılmıştı.
Diğer elimin parmakları sarılı değildi. Sadece yüzük parmağının orta boğumunda yara bandı vardı. Avcumun içini kaplayarak sarılan sargı bezi yine bileklerimde bitiyordu ve yine minik bi yara bandıyla açılmaması için sabitlenmişti.
Kazutora ben uyuyakalınca sarmış olmalı diye geçirdim içimden. Suya ulaşıp birkaç yudum aldım. Sonra komodinin çekmecesini açıp ağrı kesicilerin birini aldım elime. Kalan suyla ilacı yutup ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım.
Dün içkiyi çok kaçırmış olacağım ki midem aşırı bulanıyordu. Ayaklarımı sürüyerek banyoya gidip klozetin kapağını kaldırdım. Sol elimdeki sargılı olmayan parmaklarımdan ikisini boğazıma yollayıp rahatlayana kadar kusmaya çalıştım.
Ben midemdeki iğrenç sıvıyı klozete boşaltırken hızlı adım seslerinden anlayacağım kadarıyla telaşlanmış Kazutora girdi içeri.
- İyi misin?
Kurduğu cümlenin sonunda tekrar kusmaya başlayınca cevabını almış oldu.
Yanıma çöküp sırtımı sıvazladı, karnımı ovuşturdu bi süre.
Midemdekilerin hepsi dışarı çıkıp rahatlayınca kenardaki peçeteye uzanıp bi parça kopardım ve ağzımı sildim.
Nefesimi düzenlemeye çalışırken tükenmişlikle Kazutora'nın çıplak göğsüne gömdüm kafamı.
Birkaç dakika sonra oturduğum soğuk fayanstan kalkıp lavaboya yürüdüm. İlk boğazıma kadar soktuğum parmaklarımı yıkadım. Sonra da sarılı olmayan parmaklarımla ne kadar becerebilirsem yüzümü yıkadım kendime gelebilmek için.
Köşedeki havluyla yüzümü ve parmaklarımı kurulayıp hâlâ yerde oturan Kazutora'ya uzattım elimi.
- Zaten ellerini mahvetmişsin, her tarafı kesik dolu... Bi de tutmam için uzatıyorsun.
Söylenirken yerden destek alıp ayağa kalktı.
- Hem sen daha iyi misin şuan?
- Evet. Söylenmeyi bırak da dışarı çık. Duş alacağım ben.Omuzlarından tutup arkasına döndürdüm onu. Arkasından ittirmeye çalıştım.
- Ellerin sargılı diyorum, çok kötü olmuşlar, mahvetmişsin diyorum... Sen bana sargılı ellerinle duş alacağını söylüyorsun.
- Hıhım. Aynen öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Owner Of My Sharp Teeth
FanfictionAltın sarısı saçlarını gördüğüm anda zümrüt yeşili gözleri bana döndü. O an imzaladım ben kendi ölüm fermanımı. Ve... Tam o an gözlerini kalbime mühürledim bi daha başkasına bakamasın diye... ! vampir, omegaverse, gay, smut, küfür, kan ve daha bir...