Bölüm 11
Açık bir kapı. Kapının önünde kat kat giyinmiş genç ve güzel bir kadın. Kapının diğer tarafında ise Yunan Tanrılarının kanlı canlısı bir adam. Ve... Çıplak! Tabii altındaki bol eşofman altıyla çıplak kelimesinin tam karşılığı değildi; ama öyleydi işte! En azından Naz'ın vücudunun verdiği şok tepkisi bu kelimeyi doğruluyordu. Gözlerini adamın vücudundan çekerek yüzüne odaklandı; ama dilini tutamadı.
"Ne o? Sıcak bastı galiba."
Gözlerinin duru mavi gözlerden, hafif karamel rengindeki göğse ve bol cevizli baklavayı andıran kaslara kaymasına engel olamıyordu. Galiba... Kan şekeri fena halde düşüyordu! Eve gider gitmez dün markette alırken çok olduğunu düşündüğü şekerlemelerle ufak bir parti yapmalıydı. Adamın sözleriyle bakışları tekrar gözlerini buldu. "Sıcakkanlı bir adam olduğumu söylemiştim diye hatırlıyorum."
"Aa unutmak ne mümkün. Her fırsatta hatırlattığın için."
'Ho...p gözlerine bak gözlerine! Daha aşağılarda bir şey yok. Hiç mi six pack erkek görmedin. Ama... Ama... Dur bir dakika...O gördüğüm adonis kası mı?!' diye düşünürken ayaklarına bakıyormuş gibi yaparak sonrasında adamın gözlerine baktı. Kendine gelebilmek için dağınık topuzundan özgürlüğünü ilân etmiş saçlarını geriye doğru attı.
"En azından sen şanslısın. Böyle sıcakkanlı ve yardımsever bir komşun var. Ama bir de bana bak. Benden duymuş olma ama karşı komşum aşırı kaprisli ve tam bir soğuk nevale. En azından bana karşı."
Yağız bunları söylerken sanki sır veriyormuş gibi Naz'a doğru eğilmiş ve sesini alçaltmıştı. Adamın sözleri Naz'ın kulağına geldiğindeyse Naz'ın dudaklarında sinirini saklayan çekici bir gülümseme belirdi. Bakışları kısılmış, manikürlü tırnaklarını hafifçe avuç içlerine bastırmıştı. Aslında şu an tırnaklarını, bu adamın etrafa elektrik sobası gibi buram buram sıcaklık yayan göğsüne batırmak istiyordu; ama kendini tuttu. Madem oyun istiyordu. İstediğini alacaktı; ama oyuna gelmeyecekti.
"Bak sen. Sanırım bu komşun senin içine çok işlemiş ki sadece sana karşı olan farklı tavırlarını fark etmişsin."
Oyununa karşılık alan genç adam gülümseyerek kollarını birleştirdi. Bu hâlde kasları kendilerini daha çok belli etmişlerdi. Naz'ın kendisini süzüşü hoşuna gitmiş, bakışlarındaki beğeni ise hiç tahmin edemediği kadar gururunu okşamıştı. Üstüne tiner dökülmüş olmasa bu şekilde kapıya çıkmazdı; ama tişört bulmaya da fırsatı olmamıştı. Zaten Naz'ın kendisini bu şekilde ilk görüşü değildi. Daha açık hâlde de görmüştü. Şu an bu durumdan şikâyetçi de değildi. Hazır bu kadar beğenilmişken ve Naz'ı oyuna hevesli görmüşken ikna yöntemlerine hız verebilirdi. Önceki gün Naz'ı alıştırmak bahanesiyle başkalarının yanında çift gibi davranmalarını sağlamıştı; ama bir türlü bu durumdan neden bu kadar hoşlandığı kısmına bir açıklama getirememişti.
"Hem de nasıl işledi sorma. Ben onun valizlerini taşıdım, alışveriş poşetlerini taşıdım, gerektiğinde evini bile yerleştirdim; ama aynı zamanda taşınmış olmamıza rağmen o gelip hâlimi hatırımı sormadı."
Karşındaki kadın başlangıçta umursamaz bir gülümsemeyle gözlerini etrafta çevirip en son kendisine çevirdiğinde, gözlerindeki hafif mahcup olmuş ifadeyle karşılaştı genç adam. Bu hâliyle o kadar hoş görünüyordu ki. Hem de kendi kapısının önünde...
"Gerçekten ayıp etmiş."
Bu sözlerle bir an için gülse de, onun hırkasının yakalarını çekiştirmesiyle kadının üşüdüğünün farkında vardı. Bir de onu hâlâ bu soğukta kapıda bekletiyordu. Kendisi soğuğu severdi; ama bu güzeli kendi sıcak ortamına alsa fena olmazdı şu an ve daha fazla onu soğukta kapıda bekletirse eşeklik sıfatına nail olacaktı. Kapıyı ardına kadar açarak başıyla içeriyi işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın 'Naz'lı Hâli / Kaldığımız Yerden Devam (:
RomanceHayatından geçen her bir gün, dolu dolu tabirinin karşılığıydı Naz için. Sonu gelmeyen seyahatler, bitmek tükenmek bilmeyen partiler, sıfırlarını dahi saymaya uğraşmadığı bir banka hesabı, anne babası, dedesi ve hatta daha birçok insanın ilgisi... Ş...