Bölüm 12
Bir dikişli kısmı diğerinin üzerine getirdi ve tam anlamıyla üst üste olduklarından emin oldu. Bu kez kesinlikle ama kesinlikle üst üste olmalıydı; çünkü bu dikişler haricinde her şey alt alta üst üsteydi. Özellikle de sinirleri! Bunu yapamadığı her bir dakika makyajına ayıracağı saatten çalıyordu. Kahvaltı vaktinin uçup gittiğini saymıyordu bile.
Bir kez daha ütünün sıcak buhar yayan tabanı pantolonun siyah kumaşının üzerinden geçerken dikkatle izledi. Oluyor gibiydi. Paçalara geldiğinde ütüyü bırakarak pantolonu açmış ve özellikle bacak kısımlarına bakmıştı. Gördüğü görüntü sonrasında yanaklarına doldurarak şişirdiği havayı sertçe dışarı verdi. Bu kaçıncı ütü iziydi ama?! Resmen pantolonun bacak kısmında ikiden fazla ütü izi sayılıyordu ve bu şekilde bunu giymesi mümkün değildi. Pantolonu yatağının üzerine doğru atarak henüz tarak değmemiş saçlarını sertçe geriye itti ve soluğu gardırobunun önünde aldı. Giyecek başka bir şeyler bulmalıydı. Neden bu ütü işini sabaha bırakmıştı ki? Hem de yapamayacağını bile bile... Kendine kızarken sinirini kıyafetlerden alırcasına askıları bir ileri bir geri sürüklüyordu dolabın içinde. Bazılarını eline alıyor bazılarınıysa yatağının üzerine seriyordu ve tümü sabah sabah şeker kadar tatlı dilinden nasibini alıyordu. 'Bu ince! Bu kısa! Ah hayır kış renklerine uygun değil!'
Kendi huyunu bile bile neden akşamdan hazırlık yapmamıştı, hiçbir fikri yoktu. İlk günün verdiği stresle an itibariyle patlayacak bomba gibiydi. Dışarıdaki havayı incelemek için pencereye yöneldiğinde karşılaştığı güneş ışığından zerre nasiplenmemiş hava ve hafif çiseleyen yağmurla buz kesti genç kadın. Kurduğu kaçıncı alarmla gözlerini açtığını dahi bilemediği gün, hiç de heyecan vaat etmiyordu kendisine. Yatağında küçük bir dağ oluşturduğu kıyafetlerinin içinden kışlık, siyah kalem eteğini çekti çıkardı zira başka bir pantolonla daha uğraşmaya ne mecali vardı ne de zamanı. İnce siyah çoraplarını özenle bacaklarına geçirdikten sonra eteğini dökümlü bordo bir kazakla tamamladı. Sıra saçına ve makyajına geldiğinde çıkması için yarım saati vardı. Saçlarının dalgalarını belirginleştirip öyle bırakırken aceleyle makyajına başladı. O an başına gelebilecek en kötü şeylerden biri daha gelmişti. Fondöteninin resmen dibi görünüyordu! Bunun icabına gelince bakacaktı. Makyajını da yapıp boş olan diğer odaya geçti. Odanın bir kenarına dizdiği ayakkabı kutularından birkaç tanesini açarak kıyafetine en uyumlu olan tığ topuklu bordo botlarını sevinçle eline aldı. İçindeki bu his, bu sabah duyduğu tek heyecandı. Bu ayakkabıları bir gün, bir yerde giyeceğini biliyordu! Ama içindeki, o geç kaldığını hatırlatan sirenler, tamamen başka şeyler söylüyordu.
Aceleyle dış kapıya ulaşarak kapıyı açtığında günün ilk şaşkınlığı ve ikinci heyecanının sebebi karşısında duruyordu. Hem de üniformalı... Bir ayağı merdiven basamağının birinde dururken diğer ayağı birkaç basamak daha üstteydi ve postallarının bağcıklarıyla uğraşıyordu. Kapının açılmasıyla başını kaldıran adamın mavi bakışlarındaki zindelik ve ışıltı, henüz günü aydınlatmamış güneşi kıskandırabilirdi. Naz, derin bir nefes alırken hızla ayakkabılarını giymeye başladı.
Kadının dikkati başka yerdeyken, Yağız kadını incelemeyi ihmal etmedi. Doğrularak kadının tam önünde dimdik durdu. Fark ettiği bir şeyle yüzünde bir gülümseme oluştu. Bir kadının üzerindeki hiçbir detay mı uyumsuzluk yaratmazdı?
Kadın eğildiği yerden doğrulduğunda adamı karşısında görmenin etkisiyle yeşil bakışları bir an için açılırken hızla montunu giymeye odaklandı. Üniforma aşkı, diye bir şey vardı ve bunun abartılmasını hiçbir zaman anlam veremezdi. Fakat şimdi bazı şeyler yerine oturuyordu. Üniformanın asaleti, onu taşıyanın etrafındaki tüm havayı değiştiriyordu. Şu an karşısındaki adam, kendinden emin duruşuyla etkileyicilik kelimesinin tam karşılığını veriyordu. Yeni tıraş olduğunu anlamak için tıraş sonrası ortaya çıkan köşeli çenesine bakmak, Naz'ın ciğerlerine dolan ferahlatıcı tıraş losyonunun yanında oldukça gereksizdi. Yağız, gerçekten etkileyiciydi, kabul. Yapılan anketler sonucunda yüzde doksan dokuz hemfikir kadın çıkacak kadar etkileyiciydi hem de. Ama... Üniforma içinde bambaşka görünüyordu. Naz, kalp atışlarının yükseldiğini fark ettiğinde bunun nedeninin nefes almayı unutması olduğunu fark ederek hızla ciğerlerini havayla doldururken adamın kokusuyla uyuşan vücudu çok yanlış yaptığının sinyallerini veriyordu. Zorlukla dikkatini adamdan ayırarak kapısını kilitlemek için arkasını döndü. Bu da neydi sabah sabah?! İlk günün stresi üzerine tek derin nefes üniformalı Yağız, hiç iyi gelmiyordu insana. Eli ayağı bir an için birbirine karışırken sakin olmaya çalıştı. Bu adam sinir sistemini gereksizce tahrip eden hipnotik etkili ilaçlar gibiydi. Sabah sessizliğinde yankılanan adamın sesiyle, eli kilitlemekte olduğu kapının anahtarı üzerinde durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın 'Naz'lı Hâli / Kaldığımız Yerden Devam (:
Roman d'amourHayatından geçen her bir gün, dolu dolu tabirinin karşılığıydı Naz için. Sonu gelmeyen seyahatler, bitmek tükenmek bilmeyen partiler, sıfırlarını dahi saymaya uğraşmadığı bir banka hesabı, anne babası, dedesi ve hatta daha birçok insanın ilgisi... Ş...