Bölüm 10
Naz bir yandan oflarken diğer yandan daracık olan alan el verdiği ölçüde bacak bacak üstüne atmış, ayağını sallamaya devam ediyordu. Hem de tam otuz yedi dakikadır! Burada unutulduğunu hissettiği bu otuz yedi dakikada makyajını tazelemiş, kafasında alışveriş merkezinden alacaklarının listesini yapmış, özlediği ailesini düşünmüş, arada bu otuz yedi dakika için Yağız'a sayıp sövmeyi ihmal etmemiş, üstüne de adını bile hatırlamadığı zilyon tane radyo kanalı gezmişti. Hatta gezdiği radyo kanallarında içini döken sözde âşık erkeklerle alay bile etmişti; ama Yağız hâlâ aşağı inmemişti. Altı üstü Gülbahar teyzenin eşyalarını yukarı çıkarıp hemen aşağı inecekti. Onlar da Kars'ın merkezinde bir alışveriş merkezinin yolunu arşınlayacaklardı; ama hâlâ ortada yoktu Yüzbaşı. Anlaşılan rütbesini konuşturmaya fazla alışmıştı. Ama bu kez rütbesi işe yaramayacaktı!
Gözleri sabah uğruna birazCIK beklettiği frechlerine takıldı. Yüzünde beliren gülümsemeye engel olamadı. Çok sevgili Genel Kurmay Başkanı görünümlü Yüzbaşı bir an olsun nasıl da sinirlenmiş sonra hemen lafını esirgememişti. Yüzünde o kısacık anda beliren ifade dahi Naz'ın tatmin olması için yeterliydi. Nasıl da haz almıştı onu kızdırırken?
Hissettiği bu duyguyla, radyoda kulağına gelen müziğe eşlik ederken hafifçe tempo tutuyordu. Şarkının sözlerine dikkat ettiğinde içinde bulunduğu duruma gülmeden edemedi.
'Yok ki senin bir yedeğin
Kötü kedi Şerafettin!
Söyle nasıl kıydın bana?
Hem canındım, hem ciğerin.Kendimi bulamıyorum.
Geri alamıyorum.
Ben her gece rüyalarda,
Hep sana hak veriyorum*'Bu kedi mevzunu daha fazla uzatmamaya karar verdi. Çünkü ucu kendisine de dokunuyordu ve dün gece gördüğü rüyayla tekrar tekrar karşılaşmak istemiyordu. Dün gece adam haksızlık ettiğini, en azından bu konuda, çok fazla ileri gittiğini düşünmüş ve kafasını bu, o kadar meşgul etmişti ki koca bir mevzu olmuş, adama yakıştırdığı kedi kelimesi rüyalarında kocaman bir panter, bir pars olarak can bulmuştu. Yoksa adamı o şekilde rüyasında görmenin nasıl bir açıklaması olabilirdi ki? Yoksa olabilir miydi? Rüya tabirlerine inanan bir insan olmasa da baksa bir şey fark etmezdi. Adamı beklemekten canı oldukça sıkılmıştı. Vakit geçirmek için telefonundan arama motoruna girdi ve 'panter' kelimesini arattı. İlk dikkatini çeken rüyasındakinin aynısı olan bir panter fotoğrafıydı. Gecenin karanlığından bir parça gibi simsiyah... Rüyasıyla ilgili yazdığı şeyler sonrasında, yoruma ulaştı.
'Rüyada panter görmek, rüya sahibinin meslek hayatında başarısız, aşk hayatında ise başarılı olacağı bir döneme gireceğine işaret eder.'
Bu yoruma kesinlikle inanacak değildi! Burada birine âşık olma ihtimali, bir gün olur da Gülbahar teyzenin, adını doğru telaffuz etmesi kadar imkânsızdı. Kesinlikle rüyasındaki panter olamazdı. Belki de başka büyük bir kediydi gördüğü. Diğer yorumlara bakarken, aradığını bulmuştu.
'Rüyada parsla mücadele ettiğini gören kimse, öyle bir insanla mücadele eder.'
Bu belki olabilirdi. Ama çeşitli kaynaklarda, panter ve parsın aynı anlama geldiği yazılıydı. Yani en başından beri bu yorumlara bakmamalıydı. Ama merakına yenilmişti ve bir kez daha yeniliyordu. En genel tabirle arayarak son kez bakıp bu kedi mevzuna son verebilirdi.
'Rüyada kedi görmek, iyiliğe iyilik, kötülüğe de kötülük ile karşılık veren esaslı bir kimseye alamet eder. Rüya sahibinin hayatını kolaylaştıran ama kendine haksızlık yapıldığında da sessiz kalmayan birinin varlığına yorulur.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın 'Naz'lı Hâli / Kaldığımız Yerden Devam (:
RomanceHayatından geçen her bir gün, dolu dolu tabirinin karşılığıydı Naz için. Sonu gelmeyen seyahatler, bitmek tükenmek bilmeyen partiler, sıfırlarını dahi saymaya uğraşmadığı bir banka hesabı, anne babası, dedesi ve hatta daha birçok insanın ilgisi... Ş...