Genç kadın, atanalı üç ay olan askeri bir hastanede görev yapıyordu. Şehirde çalışmaktansa doğuda yaralı askerle hizmet vermekten daha hoşnuttu çünkü onları iyileştirmek onun doğasına iyilik katıyordu.
Gönül apayrı bir afetti. Hemşire forması bir yana altın rengi doğal saçları orta boyu ve harika fiziğiyle daima istemeden de olsa önüne geçmişti arkadaşlarının. Öylesine güzeldi ki, onu gören hemşirelik değil de moda tasarımcılığı gibi bir bölümü seçmekten kendini alamazdı. Güzelliğinin getirisi olarak henüz 21 yaşında olmasına rağmen sayısız teklifler gelmişti ailesine. Ancak o görmediği bir adamla evlenmektense ölene dek çalışma taraftarıydı. Zira onun işine karışabilecek artı bir insan daha eklenirdi geçmişteki hazinesine. Yirmi dört saatlik nöbetine geleli birkaç saat olmuştu ve kahvesini doldurup içene dek gelen hastalar sayesinde kahve direkt soğuk kahveye geçiş yapıyordu. Bu yüzden genelde mola zamanlarında içmeye gayret ediyordu. Bugün şansına pek kanlı vakalar uğramadığı için biraz sakin geçiyordu. Arkadaşlarıyla sürekli yer değişimi yapıyor dayanışmayla çalışıyordu.
Başhekim onu çağırınca koşarak yukarı çıkmak zorunda kaldı. Adam birkaç saat hastaların şu sıralar daha çok olacağından dem vurmaya başlamıştı. Eh bunu o da biliyordu ve buna razıydı çünkü bu mesleği canı gönülden yapmaya and içmiş, gururlu güçlü ve emektar bir kadındı. Alımlı olması da bir yanda elbette.
O sırada aşağıdan çağrıldığıni işitti.
"Gönül Hemşire, yetişin lütfen."
Koşarak merdivenleri indi ve acil bölümüne gelip gelen hastaya baktı. Asker üniforması full kana boyanmıştı ancak hastanın bilinci yerindeydi. Koşarak sedyeyi sürükledi.
"Bircan Hanım, onu arka odaya alalım lütfen. Özel bir muayene lüzumludur."
"Tamamdır, hemşire hanım." deyip hep birlikte odaların en ilerdekine girdiler. Makineye bağlanmasına yardım eden arkadaşlarıyla artık kan kaybını durdurabilirdi. Tam gidip bez alacağı sırada mavi küloş eteğinin bir yere takıldığını hissetti. Bakınca takıldığını değil hasta askerin tuttuğunu gördü. Askerin gözleri açık ona sarhoş bir tebessümle bakıyordu.
"Beyefendi eteğimi bırakırsanız müdahaleyi daha kolay yapabilirim."
"Belki bırakmak istemiyorum?"
"Siz aklınızı mı yitirdiniz teğmen? Lütfen bırakın eteğimi."
"Hayır, sen gel hele şöyle de yüzüne bakayım." deyince sol yanağına sert bir tokadı yiyen Akın Teğmen, gülerek yanağını ovaladı.
"Bir teğmene tokat atmak akıllıca mı hemşire hanım?"
"Sizi bu tokat hala kendinize getirmediyse çok cihazı bağlayabiliriz."
"Zaten seni görünce uğradığım şok o makinenin gücünden daha fazladır." deyince Gönül oflayarak kapıya seslendi.
"Behiye Hanım, lütfen siz ilgilenin benim başka hastalara bakmam lazım."
"Tamam, gitme, uslu duracağım."
"Emin misiniz?
"Seni temin edebilirim."
"İstemez. Şimdi şu yaralarını saralım. O kadar kan kaybetmenize rağmen hala konuşabilmeniz zor bir ihtimal."
"Dedim ya, senin şokun kendime getirdi beni."
"Size bir tane daha çakarsam, girdiğiniz şoktan çıkamazsınız!" deyince genç kadın, Akın tırsmış gibi yaptı.
"Tamam hocam, etmeyin. Ben beklerim sessizce."
"İyi o halde. Azıcık doğrulun da sırtınızı da saralım." deyince genç adam, kadının yardımıyla oturdu ve çıplak göğsünü sarmasını izledi. Gözlerinin üstüne düşen her bir sarı kirpiğin itinayla savrulmasını kıskanmaya başladı. Gönül, gözünün onun üstünde olduğunu bildiği için diken üstüne çalışıyordu adeta.
"Neye bakıyorsunuz öyle?"
"Senin gibi bir kadının burada olması değişik hissettirdi. Bu güzellikle gidip mankenlik yaparak daha fazla kazanabilirdin seni çılgın kadın!"
"Ne mesleği yapacağımı size soracak değilim, değil mi?"
"Elbette, sadece fikrimi beyan ettim."
"O halde kendinize saklayın bundan sonrakileri."
"Neden bu kadar asisin bakalım hemşire hanım?"
"Çünkü işimi yaparken bana asılan birini görünce sakin kalmak pek elimden gelen bir şey olmadığı gibi dilimi tutmak da o derece zor geliyor bünyeme."
"Çok güzel olduğunu söylemiş miydim?"
"Evet, babamdan daha çok söylediniz beş dakikada."
"Yalan söylemek yakışık almaz bence. Sevdiğin biri var mı bakalım?"
"Size ne?"
"Bana sor o vakit."
"Bana ne?"
"Cevapların yoruyor ancak komik."
"Kime ne?"
"İş yaparken konuşma gücünü nereden buluyorsun Allah aşkına?"
"İlk defa yaptığım şey değil çünkü Teğmen. Sizden başka insanlara da yaptım."
"Hepsi benim hemcinsim miydi?"
"Yani, öyle de denebilir. Çünkü asker muayenesi kısmı bende."
"Bence sadece kadınları muayene et."
"Size ne acaba, size ne? İstediğimi muayene ederim, vazifen bu."
"O zaman evlen benimle, yalnızca beni muayene et."
"Yuh yani, siz de iyice uçtunuz. Daha adımı kim olduğumu bilmiyorsunuz."
"O iş kolay, göbek adına dek öğrenirim ben."
"Terbiyesizlik etmeyi bırakın da iyileşmeye bakın. Ben gidiyorum. Ve artık hasta olarak geldiğinizde beni görmezden gelmeye çalışın çünkü ben de öyle yapacağım!"
"Korktun değil mi benden, seni karım yaparım diye?"
"Evet. Aklım gitti sizin karınız olacağım diye. Hatta rüyalarıma bile geliyorsunuz. Ne zaman evlensek diye düşünmeden edemiyorum."
"Sen hiç dert etme hepsini ben düşünürüm. Akın Teğmen'im ben, düşmanlarımı sadece düşünerek hallederim."
"Filozof olacakken yoldan dönmüşsüniz. Geçmiş olsun Akın Bey, yolunuz düşmez inşallah buraya."
"Bekle iyileşince almaya geleceğim seni!"
"Sizi dava etmeme ramak kaldı Allah şahidim!"
"Suçlu memnun, hakim memnun. Hadi beni iyileştirmeye bak. Ben daha çok düşman vuracağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülü Terk Etme
Romance"Gönül hemşire, acilen yetişin!" Serumu ancak hastaya takabilen genç kadın koşarak soluğu kendisini çağıran hemşirenin yanında aldı. Sedyede bir asker yatıyordu. Acılı halde, boylu boyunca, kan revan içinde. Derhal odasına alıp muayeneye başladığınd...