to break your promise

1.4K 147 62
                                    

Helloo.

Bu bölümün güzel olduğunu düşünüyorum, umarım beğenirsiniz.

Bu arada ilk defa isteyeceğim, yorum yapın lütfenn. Çünkü öyle çok motive oluyorum.

Neyse kafanızda daha kolay canlanması için,

Minho'nun evi altta.👇🏻

👇🏻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalar.


Minho salonda oturmuş kafasını dağıtabilmek adına televizyonu açmıştı ancak bunu başarabildiği tartışılırdı.

Ciddi anlamda hayatının en kötü gününü geçiriyordu.

Düşündükçe karnına sancılar giriyor, acı içinde kıvranıyordu.

Kendisinden bile çok sevdiği sevgilisiye, abisi gibi gördüğü en yakın arkadaşının birlikte olması ihtimalini düşünmemişti bile.

Küçüğüne yeterli sevgiyi gösterdiğini sanıp aslında gösterememiş olabilirdi. Suçu kendine aramalı mıydı? Çok az.

Hyunjin'in tarafından düşünmek istemiyordu. Bir sebebi olsa bile bu aldatılmasını değiştirmezdi.

Şuana kadar iplerini kimsenin eline vermemiş olan Minho, bütün benliğini küçüğüne sunmuştu. Bunun karşılığı böyle olmamalıydı ama ne yazık ki olmuştu.

Düşünceleri zihnine akın edip daha tekrar sinirlenmeye başlamasını sağladığında, sakinleşebilmek için sigara paketine uzanıp içinden bir dal aldı ve çakmakla ucunu ateşe vererek hemen ayaklanıp balkona çıktı.

°°°

Minho neredeyse geçen 15 dakika sonrasında içeri girmeye yeltenmişti ki salondan gelen ayak sesleri olduğu yere çivilenmesini sağladı.

Hyunjin uyanmıştı ve buna ikisinin de hazır olduğuna emin değildi.

Sesler kulağına daha net geldiğinde artık sırtına değen bakışları hissedebiliyordu.

'Minho.'

Gri saçlı derin nefesler alıp verdi ve arkasına dönmeden yanıtladı.

"İçeriye git, birazdan geleceğim."

Hyunjin ilk kafasıyla onaylamıştı ama Minho'nun göremeyeceği aklına geldiğinde sesli dile getirdi.

'Tamam.'

Minho üzerindeki gözlerin gittiğini hissettiğinde bir süre akışını devam ettiren arabaları ve insanları seyretti.

Kendi kendini avutup olayın fazla büyümeyeceğini ve iyi olacaklarını söylüyordu.

Ancak bu pek etki eder miydi orası mühimdi çünkü Minho aklında her şeyi bitirmişti.

Arkasına döndüp ilk açık balkon kapısına sonra da salonda tekli koltuğa sinmiş, televizyona boş boş bakan küçüğünü gördü.

İçeriye adımlayıp yavaşça önündeki deri koltuğa oturdu ve yanını patpatladı.

"Buraya gel."

Hyunjin hemen sözünü dinlerek yerinden kalkıp Minho'nun yanına oturdu.

Kendi söyleyebileceği hiç bir şey yoktu. Bu yüzden sessiz kalıp büyüğünü dinlemeye mahkumdu.

Minho karşısındaki çocuğun gözlerine derince baktı. O güzel, masum gözler, artık masum muydu? Bir elini Hyunjin'in yanağına koydu ve baş parmağıyla okşadı. Bu da siyah saçlının büyüğünün elini tutup kafasını eline daha da yaslamasını ve gözlerini kapatmasını sağladı.

"Bana kimseye benzemediğimi söylemiştin,"

Hyunjin duyduğuyla gözlerini açtı.

'Öylesin.'

"Öyleysem, neden bana herkes gibi davrandın?"

Minho elini diğerinden kurtarıp cevap bekledi. Ancak bir yanıt gelmedi. Zaten geleceğini de düşünmemişti.

"Peki söyle bana, kötü hissettirdi mi?"

Minho'nun dediği şeyle sorgular bakışlar attı Hyunjin. Anlayamamıştı.

Gri saçlı bunu fark ettiğinde devam etti.

"Dün gece erkeğini aldatırken, kötü hissettin mi?"

Küçük olan kendisine yöneltilen soruyla gözlerini daha da araladı ve panikle ayağa kalktı.

'Bu nasıl soru Minho? Daha ne kadar tekrar etmeliyim pişman olduğumu. Kötüyü bırak, berbat hissettim.'

Minho küçüğü birden hiddetlendiği için kollarından tutup yerine geri oturttu.

"Telefonda bir şey demiştin, haklıydın. Evet oğlum, her şeyi bombok ettin ve geri alamazsın."

Siyah saçlı büyüğünün dediğiyle boğazında yumru oluştuğunu hissetti, ne kadar yutkunsa da asla geçmeyecek türden bir yumru.

'Sevgilim, böyle yapma lütfen.'

Hyunjin ellerini karşısındaki adamın ellerine götürdü ve tuttu ama ondan herhangi bir geri dönüş alamadı.

Minho birleşen ellerine baktığında içinde çokça şeyin darma dağın olduğunu biliyordu.

"Sana her şeyimi verdim ve senin arkana dönüp yaptığın şey.."

İşte şimdi devam edemedi Minho, o dışına yansıttığı güçlü çocuğu bulamadı. Bu da gözlerinin dolmasını sağladı. Ağlamak istemediğinden derince nefes aldı. Bu hareketi bu aralar fazla tekrarlıyordu.

"Onda istediğin her şey var mıydı? Sözünü bozup gitmen için."

Hyunjin hemen ellerini büyüğünün yüzüne çıkarıp yanaklarını elleri arasına aldı.

'Yemin ederim, onda istediğim hiçbir şey yoktu. Onu sevmedim bile.'

Gri saçlı bu sefer yüzündeki elleri çekmedi, izin verdi kendisine dokunmasına.

"Bilmek istiyorum. Sakladığın her şeyi, ne zamandır birlikte olduğunuzu. Anlat bana."

•Bölüm sonu•

Daha bölüme devam edecektim ama fazla uzun olacak soo.

Bir sonraki bölüm yakın zamanda gelir diye tahmin ediyorum.

Bu arada fic bir 8-9 bölüme uzayacak gibi.

Görüşürüz.

Öpüldünüzz.

💟

I wanna know // HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin