3. Bölüm : Gölgeler

57 19 0
                                    

Hepinize yeniden merhaba bugünde yine müsaitliğimden yeni bölümü atmaya karar verdim. Elimden geldiğince hergün yazmaya çalışıyorum. Hepinize şimdiden iyi okumalar.

Saat : 7.30

Jungkook, her zaman yaptığı gibi güne erken başlıyordu. Gözlerini açmakta zorluk çekiyordu. Gözlerini daha net görebilmek için iki kez ovuşturdu. O sırada Güneş'in güçlü ışığı da dağların arkasından nadir bir parıltıyla Jungkook'un gözüne vuruyordu. Halbuki bu manzara onun en sevdiği manzaralardan biriydi. Yeni birgünü merhaba diyerek karşıladı. Kuşların ötüşü ve güneşin etkisiyle turuncu kırmızı renklere bulanan bulutlarda gökyüzünün maviliğine karışarak  ayrı bir renk katıyordu. Annesi ile birlikte bu manzarayı izlemeye  bayılırdı. Ailecek uzaklara gitmeyi ve bir köyde yaşam sürmeyi hayal ederlerdi. Jungkook'un bu hayali gerçek olsa da ailesi yanında olmaması tam olarak istediğini gerçekleştirememesi demekti onun için. Ama onları da geri getiremeyeceğini biliyordu.

Ve yine o şarkıyı söyleyememekten kendini alamadı Jungkook. Her söyleyişinde sesinin güzelliği daha çok ortaya çıkıyordu. O sırada sayın juliet, Jungkook'un eşsiz sesiyle yeniden uyanmıştı. Onu yatakta şarkıyı söylerken görmüş ve duymuştu. Yeniden aşık olmuş bir gözle ona bakıyordu. Gözü sadece ona odaklanmıştı. Tanrım sesi çok güzel bu ses duygularımı esir alabilir. Jungkook bir anlığına solunu döndü ve juliet'in onu izlediğini hissetti derken juliet pencerenin arkasına saklandı. Jungkook'un onu görmemesini umdu. Ama Jungkook onu görmüştü ve bunu belli etmemek için gülüşünü saklamaya çalıştı. Ama içinde neşe doluydu.

Yatağından kalkıp oturdu jungkook. Uyanmak için kendisini iyice toparlamaya çalıştı. Ayağa kalktı ve banyoya doğru sarhoşmuş gibi adımlar attı. Bi sağdan bi soldan ilerlemeye çalıştı ve sonunda banyoya varabildi. Ama hala uykuluydu ve o siyah gözlerini az da olsa açabiliyordu. Duşa girmek ve biraz da olsa sıcak suyun altında şarkı söylemek istiyordu. Bunu yapmayı çok seviyordu. Üstündeki beyaz kollu tişörtü ve mavi renkli şortunu çıkarıp kirli giysilerin ve iç çamaşırların olduğu sepete basket atar gibi attı. Basketçileri çok severdi jungkook. Aynı zamanda her zaman babasıyla oynardı basketbolu. Onlar kadar iyi basketbolda oynayabiliyordu aynı zamanda.

Sıra iç çamaşırlarını çıkarmaktaydı. Atletinden başlayıp boxer'ına kadar herşeyi çıkarıp kirli sepetine attı. Bunu ona her zamanki gibi annesi öğretmişti. Kirli giysilerini banyoya girmeden önce kirli sepetine atması için onu her zaman tembihlerdi. Jungkook'da hiçbir zaman annesinin sözünden çıkmaz, dediklerini algılar ve uygulardı. Küvetin üstüne bi adım attı ve musluğu açtı. Sıcak su ayarına ulaşana kadar musluğu bir sağa bir sola çevirdi ve su sonunda ılıktan sıcağa dönmeye başladı.

15 dakika sonra

Jungkook, suyun sıcaklığına kendisi o kadar kaptırmıştı ki hiç altından çıkmak istemiyordu. Gözleri kapalı ve o tatlı sıcaklığın içinde uçtuğunu hayal ediyordu. Gökyüzünde dolaştığını ve özgür hissediyordu. Bunları hayal etmenin etkisinden bir yürüme sesi duyarak kurtulmuştu. Duşun arkasında siyah ve uzun bir gölge vardı. Jungkook arkasına döndüğü zaman bunu görmüştü. Gözleri fal taşı gibi açılmaya dili tutulmaya başlamıştı. Korkudan çıplak bacakları tir tir titremeye başlamıştı ve içinde hareketlenmeler oluyordu. Nefes almakta zorlanıyor gibi derin nefes almsya çalıştı. O sırada gölge banyonun kapısından çıkarak kayboldu.

Fedakarlık // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin