12. Bölüm : Rahip

26 15 0
                                    

Yeniden geldim. Yeni bölümü sizlerle paylaşmak için geldim. Umarım beğeniyorsunuzdur. Neyse size iyi geceler ve iyi okumalar. :-)

Saat 15.45

Jungkook ve Jimin aşağıda her zamanki gibi yalnız kalmışlardı. Jimin'in annesi ise doktor tavsiyesi üzerine temiz hava alabilmek için dışarı çıkmıştı. Temiz havanın hastalığına iyi gelebileceğini söylemişti. James evden ayrılalı 20 dakikadan fazla olmuştu bile. O sırada ikisi birlikte dünkü olayı düşünüyordu. Jimin'in Jungkook'u ilk kez öpüşü. İlk kez birlikte olduklarını hissettikleri an. Birbirlerine olan, içinde yaşadıkları aşkları daha da alevli bir hale dönüşüyordu. Gözleri birbirine dikilmişti ikisininde.

Jimin Jungkook'a aşık olduğunu itiraf etmeyi herşeyden çok istiyordu ama onun tehlike altında olduğunu bildiği için bir süre daha susmayı tercih etti. İblisler çiçeğini dalından koparmayı, ve kendisini de mahvetmeyi çok istiyordu. Onun ruhunu kendi bedeninde korumak gibi bir imkanı olmasını diledi. Küçük prensinin ruhunun, sıcaklığını ve korkudan köşeye sıkışmış olduğunu hissedebiliyordu. Kötülük ruhunu alırsa, aralarındaki kördüğüm bağları çözülecekti ve sevdiği küçük prensin ruhunu kötülüğün kollarına esir bırakmak zorunda bırakacaktı. Bu belki onu son görüşü olabilirdi. Ama eğer kötülüğe engel olurlarsa ölene kadar onu görebilecekti.

Gün ışığıyla çiçeğinin tohumlarına karışmayı, küçük prensinin dudaklarından tekrar öpmeyi diledi. Saçlarını okşamak, onu kalbine dayamak ve sonsuza kadar şarkı söylediğini duymak istiyordu. Ama eğer iblisler daha güçlenir ve çiçeğini toğrağından ayırırsa, gözlerindeki pınarlar sonsuza kadar akacaktı ve hiç kurumayacaktı. Bu olayların bitmesi ve küçük prensine kavuşabilmek için Tanrıya sürekli dua etti. Gerekirse sonsuza kadar dua edecek ve sevdiğini bir ömür bekleyecekti.

"Hep böyle sessiz mi duracağız?" Diye soru sordu Jungkook. Jimin'in ne düşündüğü konusunda hakkında bir fikri yoktu. Sadece tek bildiği şey Julietine kavuşamamaktan korkuyordu. Korkusu iblislerden çok Jimin'e kavuşamama korkusuydu. Onu öyle bir büyük aşkla seviyordu ki ipleri kördüğüm edene kadar onu sevecekti.

"Bilmiyorum" dedi jimin. Sadece şuan sessizliği içinde küçük prensine kavuşmayı hayal ediyordu. İblislerin Mahvolması için Tanrıya dua etmekten başka çaresi kalmıyordu. Ağlamak istiyordu. Jungkook için korkuyordu. Tanrım neden o? Neden ben değil? O ölmesin Tanrım. Ölürse yemin ederim ki Tanrım, ağlamak için gözyaşlarım kalmayacak ve başka kimseye aşık olmayacağım.

"Peki o zaman dünkü olayı konuşalım." dedi Jungkook. Neden bahsettiği bariz ortadaydı.

" Ne olayı ?" Bunu kendisi aslında gayet iyi biliyordu. Niyetli olup değilmiş gibi davranan kendisiydi çünkü.

"İlk kez beni öpüşün. Bence sende beni seviyorsun." Dedi Jungkook. Tehlikede olduğunu bildiği halde korkusu sanki yok gibiydi. Tehlikede olan kendisi değil gibi davranıyordu.

"Hayır, sadece oyun oynadık. Bunu sende iyi biliyorsun Jungkook. Ayrıca büyük bir tehlikede olduğunu biliyorsun değil mi?"
Diye itiraz etti Jimin. Küçüğü böyle bir tehlikedeyken ona aşık olmanın şuan uygun bir zaman olmadığını çok iyi biliyordu. Bunu Jungkook'da çok iyi biliyordu ama o an içinde korku olmadığı için rahat davranıyordu.

Fedakarlık // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin