5. Bölüm : Günlük

44 18 0
                                    

Herkese yeniden merhaba. Nasılsınız? Yeni bölümü bekleyen var mı? Bilmiyorum ama tek bildiğim yazmaktan keyif aldığım. Okunmasa bile ben yazmaya devam edeceğim. En büyük hayalim yazar olmak ve bu konuda şimdiden kendimi geliştirmek için çalışmalar yapıyorum. En büyük yardım sizin beni desteklemeniz olur bunu gerçekten kalpten söylüyorum. Neyse lafı uzatmadan hepinize iyi okumalar diliyorum.

Saat 20.00

Jungkook bugün yaşadığı olayı düşündü. İblisin söyledikleri, annesinin ona mesaj göndermesini ve en güzeli de jimin'in onun çığlığını duyar duymaz yardıma koşması ve ona sarılması. Bunların annesinin ona her zaman söylediği sözlerden birinde anımsadı. Her kötü şeyin bir iyi sonu vardır. Üstelik jimin ona sarıldığında kendisini anne sevgisinden mahrum olmamış gibi hissetti. Aslında pek mahrum sayılmazdı zaten. Ailesini 15 yaşında kaybetmişti. O gün onun için bir cehennem kadar kötüydü. Ona bu yaşına gelene kadar 10 yıl boyunca yaşadığı yurtta sahip çıkmışlardı. En iyi oda arkadaşı ve bazen birlikte yataklarını paylaştığı Taehyung'tu.

Duyduğu bir söylentiye göre Taehyung çok istediği Rahiplik için ilahiyat okuluna yazılmıştı. Ve dinine hizmetkar olmak için çabalıyordu. 4 yıl boyunca o ilahiyat okulunda okumuş ve derslerinde çok başarılıymış. Genellikle iblis çıkarma ve günah çıkarma işleri için insanların dertlerine derman oluyormuş. En son duyduğuna göre Fransa'da yaşıyor olduğu ve ordaki bir kilisede Rahiplik yaptığıydı.  Koyu kahverengi saçlı ve yine koyu kahve gözlü, estetik ve zarif bir adamdı. Her ne kadar Güney Kore'li biri olsa da Fransız gibi kıyafetleri ve onları andıran bir yüzü vardı. Jungkook onu en son 4 yıl önce yurttan ayrılırken görmüş ve birdaha da konuşmamışlardı. Küsmemişlerdi. Ama konuşmamışlardı. Jungkook bu yüzden sürekli ağlamış ve yalnız kalmış, yıllarca Tae'ye kırılmıştı. Halada kırgın.

Jungkook, Taeyi aslında çok özlemişti. Ama kırgınlığından bunu kendine itiraf edemiyordu. Şuan en iyi arkdaşı yanında olsa ve bildiği bilgileriyle onu şeytandan korusaydı diye düşünmüştü. Yurtta kaldıkları süre boyunca birbirinlerini koruyacaklarına ve aldıkları her kararlarda birbirlerini destekleyeceklerine söz vermişlerdi. Tae, Jungkook'a rahip olmak istediğini her defasında söylüyor ve jungkook'ta onun kararını destekliyordu. Kırılmış olsa bile. Jungkook'ta onun aksine yazar olmayı istediğini, ve çok güzel hikayeler yazmak istediğini söylemişti. Tae'de jungkook'un kararının arkasında durmuştu. Birbirlerine olan arkadaşlıklarına da tüm yurttakiler destek olurdu. Bazen onlarla da sohbet ederlerdi. Tae çok konuşur, jungkook konuşur ama çoğunlukla susardı.

Jungkook Taeyi düşünmeyi bırakıp, ne yapması gerektiği hakkında düşünmeye başlamıştı. Evine artık iblislerin musallat olduğundan emindi ama bunun iblis olduğundan emin değildi. Hayaletlerin ona oyun oynadığını düşündü. Jungkook hayaletlere inanmazdı ama bunların hayalet olduğunu düşünmekten de kendini alamıyordu. Bunların arasında düşünmekten beyni yorulmuştu ve tüm vücudu da. Şuan sadece uyumak ve annesiyle konuşmak istiyordu Jungkook. Annesinin kollarının altına sığınmak ve güvende olduğuna inanmak istiyordu.

Jungkook merdivenlere yöneldi. Yukarı doğru adım atarken merdiven çok kötü şekilde gıcırdıyordu. Her an tahta çökebilir ve dikkat etmezse içine düşebilirdi derken ayağı, 5. Basamağa bastığı anda tahtayı çökertmişti. Ayağı içine sıkılmıştı. Canı çok yanıyordu Jungkook'un. Komşularının rahatsız olmaması için çığlıkları dışarı çıkmasına müsade etmiyordu. Bağırmamak için elini ağzına doğru sertçe bastırmaya çalıştı. Bastığı yerin içindeki kıymıklardan biri bacağına batmıştı Jungkook'un. Bacağı kanıyordu ve elini zar zor ağzından çekerek acıyan sağ bacağının kenarına doğru götürdü. Tanrım çok acıyor diye sayıklıyordu.

Fedakarlık // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin