14. Bölüm : "Sevgilim"

32 13 0
                                    

Nasılsınız? İyi misiniz ? Ben çok iyiyim. Hikayemde az da olsa bi okunma var ve bu beni çok mutlu etti. Hepinize kalpten çok teşekkür ederim. İyiki varsınız. Allah sizi bana göndermiş yemin ederim. O kadar mutluyum ki size olan bu borcumu nasıl ödeyebilirim diye merak ediyorum. O zaman şimdi yeni bölümü yayınlıyorum. Hepinize iyi okumalar.

Saat 7.15

Ruhları ve kalpleri birbirleri için atan, yaprakları gün ışığıyla açan iki çiçek koltuğun köşesinde uyuya kalmışlardı. Jimin, Jungkook'un başını onun koynuna yaslamıştı ve sanki uyuma pozisyonları hiç değişmemiş gibiydi. Güneşin dağların arkasından saçtığı güçlü ışığı, mavi gökyüzünü aydınlatıyor, pencerenin camına, ordan Uykucu ikilinin gözüne doğru yansıyordu. Jungkook o ışığın etkisyle yerinden kalkmıştı. "Bu ışık da ne böyle?" Diye sorarak kolunu gözüne doğru çekip hafifçe bakmaya çalıştı. Işığın Dışardan yansıdığını zor da olsa fark etmişti.

"Tanrım sabah olmuş. Jimin kalk. Uyuya kalmışız kalk." Jimin uyuya kaldığı koltukta gözlerini zar zor açmıştı. Yerinden doğrulurken gözlerini ovuşturyordu. "Ha ne?" Olayı kavramaya çalışıyordu. Sabah olduğunu gözlerinin bulanıklığı geçtiğinde anlamıştı. Pencereden yansıyan ışık gözlerini kamaştıracak kadar güçlüydü. "Uyuya kalmışız burda hadi kalk." Jimin kollarını gere gere geriye doğru kocaman esnemişti. Hala uykulu gibiydi. Dünkü yaşanılan olaydan sonra hala uyumak istiyordu.

Jimin hala uykunun etkisinden kurtulamamış bir şekilde "Günaydın Sevgilim" dedi Jungkook'a karşı. Jungkook normal duymuş gibi "Günaydın." diye karşılık verdi. Gözlerini çevirdikten bir saniye geçmeden tekrar jimin'e kocaman gözlerle geri baktı. "Ne dedin sen?" Diye şaşırmış ve sevinçli bir şekilde sordu, aynı zamanda duyduğu lafın karşısında şok geçiriyordu. Bu kelime Jimin tarafından ona söylenen Tanrının bir lütfuydu. Çok cezbedici hissettirmişti. Ne zamandır bu anı bekliyordu. Onun aşk kokan nefesinden ve çilekli dudak kremi kokan kıvrımlı dudaklarından "sevgilim" kelimesini duymayı.

O sırada sarhoşmuş gibi koltuğun bi o yanına bi bu yanına doğru eğilir gibi, dimdik durmak için mücadele veriyordu.
"Ne dedim?" Diye sanki bilmiyormuş ya da anlamamış gibi sormuştu. Jungkook jiminin uykulu suratına karşı "hadi ama" der gibi bir bakış attı.

"Az önce günaydın sevgilim dedin? Söylediğin iki kelimeyi bilmiyor olamazsın değil mi?"

"Hayır öyle bişey demedim." İtiraz etmekte şuan ondan daha iyisi yoktu.

"Dedin Jimin. Dedin itiraf et. Beni seviyorsun." Jungkook heyecanlı bakışlarla Jimin'in itiraf etmesini bekliyordu ama hiçbir işe yaramıyordu.
"Hayır demedim. Belkide Uykudan yeni uyandığım için yanlışlıkla çıkmıştır ağzımdan.

"Yanlışlıkla bi kelime çıksa ilk önce sevgilim mi dersin? Yalan söyleme." Jungkook çok zekiydi. İnsanların davranışlarından yalan söylediklerini hemen anlayabilirdi. Ama Jimin'in "yemin ederim hatırlamıyorum dalgınlıkla söylemişimdir." demesi bütün teorileri bozuyordu. Bu Jungkook'u hiç olmayacak kadar hayal kırıklığına uğratıyordu. Jimin'in gerçekten ilk kez duygularını itiraf ettiğini sanmıştı. Halbuki olay sadece jimin'in dalgınlık sonucu ağzından çıkan bir kelimeydi : sevgilim.

Jungkook, sanki büyük bir kavga yaşanmış ve o olayın küçük çocuğuymuş gibi yıkarı doğru üzgün bir suratla çıkmıştı. Yatağına koşmuştu. Yüzüğünü yastığa gömmüştü. Hıçkırıklara boğulmuş bir şekilde ağlamaya başladı. "Tanrım olmuyor ne yapacağım? Lütfen bana bir yol ya da bir umut göster." İlk kez içine bir umut doğmuştu. Jimin'in ilk defa ona kalpten sevgilim dediğini zannetmişti. Büyük bir üzüntü içindeydi. Kalbi o an sert bir darbeyle kırılan camdan başka bişeyden ibaret değildi. Ve o camın parçaları kalbine bir bıçak gibi saplanıp ruhunu karanlık sularda öldürmeye çalışıyordu.

Fedakarlık // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin