1.8

1.8K 180 39
                                    



Jaeyun heyecanla masanın altında sakladığı telefonunun ekranına bakakaldı, lavabo da ne demekti şimdi? Heeseung söylediklerinde ciddi miydi? Ondan hoşlanıyor muydu? İmkansız. Tanrım, Lee Heeseung ona aklını kaçırtacaktı. Sarışın oğlan, hızla atan kalbini nasıl sakinleştireceğini bilemiyordu, alt dudağını dişlerken başını usulca yana çevirdi ve yanındaki sandalyede dik bir şekilde oturan oğlana baktı.

Heeseung, her zaman olduğu gibi sakin gözüküyordu, Jaeyun sinirlerinin bozulduğunu hissetmeden edemedi. Nasıl olur da ona bütün o şeyleri söyledikten sonra bu kadar sakin kalabiliyordu? Jaeyun, Heeseung'ın ettiği itirafları eden kişi olsaydı büyük ihtimalle çoktan kalp krizi geçirmiş olurdu, titreyen elini kaldırıp önlerindeki tahtaya bakan oğlanı dürtecekken Heeseung aniden oturduğu sandalyeden fırlamıştı.

Jaeyun, ne olduğunu kavrayamadan Heeseung onu belinden kavramış ve kendiyle beraber ayağa kaldırmıştı. "Bayan Jeong, Jaeyun iyi hissetmiyor, onu lavaboya götüreceğim."

Belini sıkıca kavrayan Heeseung, öğretmenlerinin onayını beklemeden sınıfın aralık kapısına doğru sürüklemeye başlamıştı Jaeyun'ı — ne yani bu kadar kolay mıydı okulun en iyi öğrencisinin dersten çıkması? Jaeyun, arkalarında bıraktıkları öğretmenlerinin ardlarından seslenme ihtiyacı bile duymamış olmasına inanamıyordu – Lee Heeseung, adil olmayan ayrıcalıklara sahipti.

"Heeseung — Heeseung, çekeleme beni." Önündeki siyah saçlı oğlanın belindeki eli birkaç saniye önce yavaşça bileğine inmişti, Heeseung çekinmeden Jaeyun'ı peşinden katlarındaki lavaboya doğru sürüklüyordu ve tüm söylediklerini duymazdan geliyordu. Jaeyun sinirle kaşlarını çattı, "Heeseung acıtıyorsun!" Yalandı. Heeseung öyle nazikçe sarmıştı ki parmaklarını bileğine, Jaeyun dokunuşu altında eriyecek gibi hissediyordu. Sanki biraz daha sıkı kavrasa Jaeyun'ın elinin altında kırılacağından korkuyordu. Sarışın oğlanın amacı Heeseung'dan bir tepki alabilmekti ama ne derse desin, ne yaparsa yapsın işe yaramıyordu.

Büyük ihtimalle bir iki dakika süren sürüklenmenin ardından sonunda varmıştılar o meşhur lavaboya. Jaeyun, Heeseung sonunda bileğini bıraktığında kaşlarını sinirle çattı. "Heeseung—"

"Jaeyun,"

Bitiremediği azarını böldü karşısındaki geniş omuzlu oğlan, gözlerinin içine bakıyordu, söylemek istediği bir şey vardı belliydi; o yüzden Jaeyun ısrar etmedi bıraktı Heeseung'ın üzerine yürümesine izin verdi. "Heeseung..." Jaeyun sırtının soğuk duvara yaslandığını hissettiğinde titredi.

"Jaeyun, omzuna ilk çarptığım günü hatırlıyor musun?"

Heeseung'ın tınısı tıpkı gözleri gibi koyuydu, Jaeyun tüylerinin ürperdiğini hissetti. Hatırlıyordu elbet, nasıl unutabilirdi? Omzuna çarpmasıyla Jay'in Heeseung'ın ardından ettiği küfürü, tüm okulun önünde mahçup edilmenin sonucu olan dolmuş gözlerini, sınıfa sinirle geri dönüşünü ve herkese Heeseung'ın telefon numarasını soruşunu dün gibi hatırlıyordu. Eğer o gün Heeseung götün teki olmayı seçmiş olmasaydı şu an bu lavaboda soğuk duvar ve Heeseung'ın geniş omuzları arasında kıstırılmış olmayacaktı.

"Evet, niye?" Jaeyun, Heeseung'ın daha da yaklaştığını fark edince elini kaldırıp göğsüne yaslamış onu olduğu yerde durdurmuştu. "Niye Heeseung?"

"Bana o akşam attığın mesajları?"

Jaeyun, tüm bu yaşananlarla alakasını anlayamasa da oğlanın sorusunu başıyla onayladı. Onları da hatırlıyordu, sinirle klavyesini tuşlayışını ve çektiği derin içleri.

"Sence hâlâ sik kafalı mıyım?" Heeseung, aralarındaki engel olan Jaeyun'ın göğsündeki elini tutmuş, tekrardan geri yanına indirmişti. Ama elini tutmayı bırakmamıştı. "Söylesene." diye ısrar etti, Jaeyun'ın sakinleşen kalbi tekrardan hızla atmaya başladı. Heeseung çok yakındı, evet belki her öğlen çıkıyordu oğlanın kucağına, Heeseung'ın yemeğine burnunu sokuyor bir ısırık istiyordu ama daha önce hiç bu şekilde böylesine yaklaşmamıştılar birbirlerine, kanına dolan adrenalin Jaeyun'ı titretiyordu.

Uzun süre baktılar birbirlerine, Jaeyun öyle bir dalmıştı ki anın akışına ve Heeseung'ın siyah irislerine çoktan unutmuştu oğlanın sorusunu. Ne zamandan beri karşısındaki oğlan bu kadar güzeldi ona? Ne zaman böylesine bağımlısı olmuştu o bakışların? Sanki birkaç dakikalığına oğlanın gözlerini üzerinde hissetmese kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordu Jaeyun. İlk günlerde ölümüne nefret ettiği Lee Heeseung ne zaman hayatının merkezi hâline gelmişti?

Belki de Jungwon haklıydı ona kızmakta, Heeseung ile zaman geçirmekten boşlamıştı arkadaşlarını, artık doğru düzgün provalara bile katılamıyordu. Bir şekilde zihninin karanlık bir köşesinde saklanmış Heeseung ortaya çıkıyor, çeliyordu aklını.

Bakakaldı gözlerine, sonra yavaşça aşağıya kaydı odağı; gözleri Heeseung'ın pembe dudaklarına kilitlendi, oğlanın o delicesine hoş bulduğu ufak sırıtışı dudaklarındaydı.

Ve Jaeyun nasıl oldu bilmiyordu ama bir anda yapıştı Heeseung'ın dudaklarına. Belki daha fazla katlanamamıştı aralarındaki bahsi geçmeyen gerilime, veya belki de sadece onu öpmek istemişti.

Boştaki eli hızla siyah saçlı oğlanın ensesine çıktı, sıkıca kavradı ve daha sert bastırdı dudaklarını onunkilere. Heeseung'ın boştaki eli ise yavaşça sarıldı beline, Jaeyun'ı kendine doğru çekti. Şimdi göğüs göğüse, dudak dudağaydılar.

Heeseung öyle nazik öpüyordu ki Jaeyun bu kadar aç gözlü davrandığı için kendinden utandı, ama suçlayamazdınız onu, son bir haftadır peşini bırakmıyordu bu anı yaşamanın hayali. Asla sesli kabul etmeyecek olsa da rüyasında görüp duruyordu Heeseung'ı. Siyah saçlı oğlan onu odasında ziyaret ediyor, sırtı yatağın yumuşak yorganına dayanana kadar geri ittiriyordu Jaeyun'ı; elleri yaramaz bir edayla vücudunu keşfederken dudakları buluyordu onunkileri.

Uzun bir süre öptü Heeseung'ı; hızla atan kalbini dizginleyene, içindeki açlığı dindirene kadar. Heeseung da onu geri öptü. En sonunda Jaeyun'ın ciğerlerindeki tüm oksijen bitti ve istemeyerek geri çekildi. "Öylesin," diye fısıldadı karşısındaki oğlanın dudaklarına, Heeseung'ın gözleri hâlâ kapalıydı. "Gördüğüm en büyük sik kafalı sensin."

Heeseung, homurdanarak güldü, kaşları hafif çatıktı. Başını eğip alnını Jaeyun'ınkine yasladı: "Öyle miyim?".

"Hmm."

omuz | heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin