Jaeyun, liseye geçene ve Kim Sunoo ile tanışana kadar cilt bakım rutinleri hakkında en ufak bir fikre dahi sahip değildi. Her ne kadar şu an bunu mide bulandırıcı bulsa da bazenleri sabah uyandığında yüzünü yıkamakla bile uğraşmadığı oluyordu. Jaeyun, şimdi düşünüyordu da, belki de zamanında öyle davranıyor olması zihninin karanlık köşelerinden birinde saklanan toksik masküleniteden kaynaklanıyordu.Dürüst olacaksa, Jaeyun çocukluğu boyunca hiçbir zaman maskülen olmaya zorlanmamıştı. Mahalledeki diğer çocuklarla arka bahçelerinde evcilik oynadıklarında bazenleri Jaeyun anne rolünü üstlenir ve o akşam yemek masasında ailesine arkadaşlarıyla canlandırdıkları senaryoyu yüzünde koca bir gülümsemeyle anlatırdı. Oğlan, hiçbir zaman anne veya babası tarafından susturulmamış, ona baba rolünü üstlenmesi gerektiği söylenmemişti.
Hatta, komik fakat, Jaeyun doğru hatırlıyorsa galiba amcalarından biri homoseksüeldi — belki ailesinin asla Jaeyun'ın da öyle olabileceği gerçeğinden korkup kaçmamasının sebebi buydu. Açık zihinli insanlardılar.
Fakat tabii o zamanlar Jaeyun, ilgi duyduğu cinsiyeti bilmeyi geçin diğer insalardan hoşlanabilecek kapasiteye sahip olduğunu bile bilmiyordu. Sonuç olarak ya altı ya yedi yaşlarındaydı. Altı veya yedi yaşında iseniz aşk hayatınız en az umursadığınız şey bile olmazdı.
Peki madem Jaeyun bu kadar özgür ve kabul görerek büyümüştü, ne diye ortaokulda sabahları uyandığında yüzünü yıkamıyordu?
Jaeyun, açık görüşlü bir ailenin çocuğu olabilirdi ancak bu kendi kişiliğini kolayca kabul edebildiği anlamına gelmiyordu. Oğlan, ilk defa o zaman en yakın arkadaşı olan Yeonjun'dan hoşlandığını fark ettiğinde o kadar ürkmüştü ki tüm geceyi yastığına sümüğünü ve gözyaşlarını silerek geçirmişti.
Yeonjun bir erkekti. Jaeyun gibi bir erkek. Jaeyun bir erkekten hoşlanıyordu.
Homoseksüelliğin yanlış olduğunu düşündüğünden değil — Jaeyun bunun normal bir şey olduğuna inandığını düşünmekten hoşlanırdı ancak kendisinin öyle olabileceği ihtimali onu öyle korkutmuştu ki bir ay boyunca Yeonjun'un yüzüne bakmayı geçin oğlanla aynı ortamda bile bulunamamıştı. Ona deli diyebilirsiniz fakat ortak aldıkları dersleri değiştirmiş, hatta kaydını başka bir okula aldırmayı bile düşünmüştü. Elbette Jaeyun'ın tavrındaki ani değişim Yeonjun tarafından fark edilmişti, uzun lafın kısası iki oğlan artık arkadaş değildiler. Jaeyun aralarında yaşanan kavgayı hatırlamak istemiyordu.
On dört yaşındaki Jaeyun için, homoseksüel olduğunu öğrenmek kolay değildi.
Bu yüzden on dört yaşındaki Jaeyun, bir tek kendisinin bildiği bu gerçeği arka plana atabilmek için elinden geleni yapmıştı. Futbol kulübüne katılmış, sınıftaki sevimli kızlarla el ele tutuşmuş ve temizliğine dikkat etmeyi kesmişti. Sınıftaki diğer tüm erkekler berbat kokuyor ve gözüküyordular da, aralarına karışabilmek için Jaeyun haftada bir kez duş alır hâle gelmişti, kalkıp sabahları yüzünü mü yıkayacaktı?
On sekiz yaşındaki Jaeyun ise, şu anda erkek arkadaşının evindeki misafir banyosunda erkek arkadaşıyla beraber cilt bakımı yapıyordu. Geldiği yerle gurur duyması gerekirdi değil mi?
"Heeseung– Düzgün sür şunu yüzüne!" Jaeyun, gülerken yanındaki oğlanı dirseğiyle dürttü. Heeseung'ın elinde, Jaeyun'ın favorilerinden biri olan salatalık özü serumu vardı ve oğlan acı bir şekilde serumu nasıl tenine yedireceğini bilmiyordu.
Jaeyun her ne kadar siyah saçlı oğlanın bilgisizliğini sonsuz seviyede sevimli buluyor olsa da, eğer müdahelede bulunmazsa serumunun boşa gideceğini biliyordu; bu yüzden ellerini hızla duruladıktan sonra tüm ilgisini tamamıyla Heeseung'a yönlendirmiş ve oğlana ellerini yüzünden uzaklaştırmasını söylemişti.
"Ben yaparım," Parmak uçlarını hafif ancak etkili olacağını bildiği şekilde Heeseung'ın pürüzsüz cildinde gezdirirken yüzündeki gülümsemeyle konuştu Jaeyun, bir türlü anlayamadığı kısımlardan biri de buydu. Heeseung'ın söylediklerine ve davranış biçimine bakılacak olursa oğlanın cilt bakımından anladığı falan yoktu. Nasıl oluyor da cildi bu kadar pürüzsüz ve parlak olabiliyordu? Bu hiç adil değildi.
Sahte bir sinirle soluyarak konuştu, "Senden nefret ediyorum, nasıl bu kadar mükemmel olabiliyorsun?" Heeseung, şimdi yüzüne masaj yapan erkek arkadaşının ağzından çıkanlara gülmeden edememişti anlaşılan. Elleri usulca Jaeyun'ın beline tutunmuş ve iş başındaki oğlanı kendine doğru çekmişti.
"Hm, bilmiyorum. Böyle doğdum diyelim."
Jaeyun, Heeseung'ın narsisizm akan cümlesine yüzünü buruştururken siyah saçlı oğlan daha fazla dayanamamış ve eğilip ona yüz yapan oğlanın maskeli dudaklarına ufak bir öpücük bırakmıştı.
"Hey! Heeseung daha dudak maskem kurumadı!" Sarışın oğlan sonunda Heeseung'ın yüzüne masaj yapmayı bırakmıştı, şimdiki görevi Heeseung'ı kendinden uzaklaştırabilmekti ancak beline sıkıca tutunan oğlan bir santim bile oynamıyordu.
"Malzeme israfından kaçınıyorum işte, bırak seni öpeyim." Heeseung sırıtarak konuştuğunda Jaeyun dizlerinin titrediğini hissedebiliyordu, erkek arkadaşının üzerindeki etkisinden ölümüne nefret ediyordu.
"Tamam," dedi fısıltıyla, "Öp beni."
Oradan sonrası ise hikâye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
omuz | heejake
Short Storylee heeseung, sim jake'in başına belaydı. [heejake, boyxboy.]