3.8

1.3K 146 88
                                    


Jaeyun nereye gittiklerini bilmiyordu, koluna girmiş Jungwon'ın onları aklındaki yere sürüklemesine izin veriyordu. Oğlan, Jongseong'u arkalarında bırakırken eve gitmek hakkında bir şey söylemiş olsa da Jaeyun'ın beklediği gibi okulun çıkışına ilerlemiyor, okulun boş koridorlarında adımlıyordular. Teneffüsün bittiğini duyuran zil çalmış olmalıydı ki etrafta kimse kalmamış, herkes girmesi gereken sınıfa gitmişti. Jaeyun bunun için minnettardı çünkü eğer bir başkası daha onu bu halde görecek olursa oğlan aklını kaçıracağından emindi.

En başından kolundaki oğlanın sözlerinin dinlemiş olsaydı bunların hiçbiriyle yüzleşmek zorunda kalmazdı. Jaeyun, daha önce hayatında hiç böylesine ihanete uğradığını hatırlamıyordu. Sevdiği, sevgilim diye adlandırdığı, ona vücudunu güvenle teslim ettiği Lee Heeseung meğersem bunca zaman boyunca sadece Jaeyun'ın en savunmasız hallerinin fotoğraflarını ve videolarını çekebilmek için rol yapıyormuş. 

Jaeyun, kendi cildinde o kadar pislenmiş ve iğrenç hissediyordu ki elini kaldırıp her saniye başı akarak yanaklarını ıslatan göz yaşlarını silecek gücü bile bulamıyordu kendinde. 

Heeseung ile sahip oldukları ilişkinin özel olduğunu düşünmüştü, oğlanın ondan gerçekten hoşlandığını, Jaeyun'ın ona olduğu gibi onun da kendisine aşık olduğunu düşünmüştü. Heeseung, Jaeyun'ın daha önce sahip olduğu her erkek arkadaşından o kadar farklıydı ki Jaeyun tüm bu yaşananları anlamlandıramıyordu. Heeseung'ın ona sevgiyle bakan irisleri Jaeyun'ın aşık zihnin bir ürünü müydü? Her şeyi hayal mı etmişti? Heeseung onu hiçbir zaman gerçekten sevmemiş miydi yani? O kadar salaktı ki defalarca Heeseung'ın telefonuna uzanıp Sunghoon'a yollamak için onun bir fotoğrafını çektiğini fark etmemişti. Jongseong, o kadar fazla görüntünün üzerinden geçmişti ki Jaeyun bunun imkanın nasıl olduğunu kavrayamıyordu. 

O kadar salaktı ki başından beri kendiyle oynayan oğlanın hareketlerinin altında yatan asıl anlamı görememişti. Şimdi dönüp düşünüyordu da, her şey zaten gerçek olamayacak kadar mükemmeldi. Heeseung gerçek olamayacak kadar mükemmeldi. 

Değildi de. Heeseung gerçek değildi. Tanıma fırsatına sahip olduğu Lee Heeseung, gerçek Lee Heeseung değildi. Sadece bir karakterden, rolden ibaretti. 

Jaeyun, yaşananların üzerinden geçtikçe tüm noktaların birleştiğini fark etti. 

Heeseung'ın okulda kuytu köşelerde Sunghoon'la konuşması, Jaeyun'a karşı bir anda değişen tavrı, aniden onu mursar hale gelmesi, ne zaman Sunghoon'un konusu açılsa konuşmayı sonlandırma çabası... 

Sunghoon'un; Jaeyun'ın üzerine meyve suyu döküldüğü gün, Heeseung'ın dikkatini derslerinden dağıtması için şantajla tehdit etmesi. O zaman okul birincisi olmak istediğini ve diğer oğlanın hedefinin önündeki tek engel olduğunu söylemişti. Jaeyun'a, Heeseung'ın dikkatini dağıtmazsa tüm okula aslında zengin olmadığını, hatta ailesinin borçlarla boğuştuğunu yayacağını söylemişti.

Hepsi Jaeyun'ın Heeseung'a bağlanması için bir oyundu. 

Jaeyun, siyah saçlı oğlana bağlanacaktı, eninde sonunda onu mezuniyete sürükleyecek ve herkesin önünde bitişiğindeki Heeseung hakkındaki gerçekleri öğrenmeye zorlanacaktı. Herkese o görüntüleri gösterecektiler. Bu ne tür sikik bir oyundu böyle? Jaeyun, Sunghoon'un ona bunu yapmasına neden olabilecek bir sebep düşünüyordu; oğlanın nefretinin en safına layık olmasına neden olabilecek bir şey. Ancak Jaeyun ne kadar düşünürse düşünsün bir şey bulamıyordu. Tüm bu yaşananların ana sebebini bulamıyordu. 

Tanıştıkları andan beri Sunghoon'la hiçbir kavgaları olmamıştı, lanet olasıyla yakın arkadaşlar bile değildiler, haftada topu topuna üç dört kez konuşurdular. Tanışıyor olmalarının tek sebebi ikisinin de Jongseong'un arkadaşı olmasıydı. Bu yüzden bir türlü kendilerini aynı arkadaş grubunun içinde bulmuştular. Jaeyun, Sunghoon'un nefretini hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Jaeyun bunların hiçbirini hak etmiyordu. 

omuz | heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin