Selamın aleyküm gençler!
Yukarıdaki yakışıklımız Efe ATASOY. 15 yaşında ve 9'a gidiyor. Ne olmak istediği belli değil. Ben görsel koydum ama siz nasıl istiyorsanız öyle hayal edin. Bizim Efe'nin gözlüğü yoktu ama ( :
Neyse bakalım bölümümüze geçelim.
~~~
ÖYKÜ ATASOY'DANGözlerimi yavaş yavaş açtım, sabah olmuştu. Saat 9'a geliyor. Bugün günlerden cumartesiydi. Yarın abimle buluşacağım.
Yataktan kalkıp lavobaya gittim, işlerimi halledip çıktım. Üstüme de bol siyah bir tişört giydim, altıma da beyaz pijamayı giydim. Son olarak da beyaz spor ayakkabılarımı giydim.
Bugün kendimi çok boş hissediyordum. Sanırım gece ağlamamdan dolayı. Aslında o fırtına öncesi sessizlikti. Kendimi tanıyorum.
Odamdan çıkıp ellerimi cöbüme koyarak merdivenlerden inmeye başladım. Daha kimse uyanmamıştı galiba.
Merdivenlerden inip mutfağa yöneldim. Tontiş yanaklım kahvaltı için bir şeyler hazırlıyordu.
Yanına gidip yanağını öperek "Günaydın, minnoşum. Kolay gelsin." dedim.
O da bana "Sana da günaydın kızım, teşekkür ederim." dedi.
Gülerek doğradığı salatılıktan attım ağzım bir tane. "Kimse uyanmadı mı daha?" diye sordum.
"Yok kızım, daha kimse uyanmadı. Sen erkencisin bakıyorum." dedi.
"Uyku tutmadı ya. Ben bahçeye çıkıp dolaşacağım biraz." dedim ve mutfaktan dışarıya çıktım.
Bu eve geldiğimden beri ilk defa bahçesine çıkıyorum. Bahçesi ayrı güzeldi. Bahçede kocaman bir çardak vardı. Ağaçların olduğu yerde bir salıncak vardı.
Yavaş yavaş bahçeyi gezmeye başladım. Bahçe de sayısız çiçek vardı. Hepsi de ayrı güzeldi ve çok güzel kokuyordu. Çiçekleri çok severim, onlarla ilgilenmek hoşuma gidiyor çünkü aklımdaki herşeyi biraz da olsa unutmamı sağlıyor.
Bu yüzden her bulduğum çiçeği abimle ya da Ateş'le ekerim.Gülümseyerek çiçeklerle uğraşmaya başladım, kurumuş yapraklarını tek tek kopardım. Çiçekler biraz solmuştu. Sonbahara yaklaşmıştık ama hava çok sıcak olmasa da hala bir sıcaklığı vardı.
Kafamı kaldırıp etrafa baktım ve çeşmeyle hortumu gördüm. Gidip suyu açtım ve hortumu çekerek Çiçekleri sulamaya başladım...
Çiçekleri sulamak yarım saatimi almıştı ama değmişti. Suyu kapatıp salıncağa doğru gittim.
Büyük salıncaklardandı, iki veya üç kişinin sığacağı salıncaklardandı.
Salıncağa bağdaş kurup oturdum. Hafif bir şekilde rüzgar esmeye başladı ama dediğim gibi sonbahara yaklaştığımız için biraz ürperdim. Ceketim yanımda değildi. Ve hiç yukarıya tekrardan çıkıp ceketimi alamazdım. Etrafa şöyle bir göz attığımda iki üç adım ötedeki ağaçta gri bir ceket vardı.
Kalkıp ceketi aldım ve kimin olduğunu umursamadan üzerime giydim. Erkek parfümü kokuyordu.
Salıncağa kurulmadan önce hafifçe ayaklarımla salladım ve sonra tekrardan bağdaş kurup oturdum.
Buranın manzarası bile güzeldi. Evin olduğu konum mükemmeldi bence.
Aklıma yine Poyraz geldi. Garip biriydi, onu çözemiyordum. Bu aileden en çok ona ve Nil Hanım'a benziyordum. Gözleri siyahtı ve saçları da aynı şekilde siyahtı. Saçları ne kısa ne de uzundu, ortaydı. Kirli sakalları vardı. Ten rengi beyazdı. Kusursuz bir yüzü vardı. Ve gamzesi olduğuna eminim çünkü gülmesine bile gerek kalmadan ortaya çıkıyordu. Kendini sıktığında hafif belirginleşiyordu. Ama Poyraz yakışıklı bir erkekti. Bütün kızların hayalindeki erkeğe benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLMUŞUM...
ChickLitKüçükken bebekler karışıyor. 17 yaşlarındayken öğreniyorlar ve abileri oluyor birden. Yeni evde kötü şeyler yaşadıktan sonra güzel şeyler yaşanıyor.😇